Peki sosyalistler ne durumda?
"Öyle bir durum yok" deyip geçebilirsiniz de tabii...
Hayır insan iyi kötü bir kımıltı bekliyor, "biz olsaydık şunu şöyle bunu böyle yapardık" gibilerden.
"Salgın yönetimi" canım...
"Şehir hastanelerini niçin yaptınız, hastayı nereden bulacaksınız" demeye utanmışlardır. Öte yandan, "biz olsaydık hastaları kaldırımlara yatırırdık" diyecek de değiller.
En iyisi, "biz hiçbir zaman olamayacağımıza göre alternatif politika önermemizin de bir anlamı yok" deyip susmak.
Yok, Kübalı doktorlarla övünüyorlar.
Bir de Tunceli'nin belediyesiyle.
Ama Tunceli Belediyesi'ni Dersim Belediyesi bile yapamadılar, devlet bırakmadı.
1 Mayıs geliyor... Gene dırlanacaklar, hain iktidar bayramımızı kutlamamıza engel oluyor...
Tayyip Erdoğan o gün toplaşmanızı yasaklamakla sizi ölümden kurtardı, farkında değilsiniz.
***
Türk sosyalistleri bir türlü toparlanamadılar.
Gerçi eskiden de dağınık durumdalardı ya...
Hepsi yakın tarih boyunca "
önce Kemalist sonra sosyalist" oldu. Bu yüzden
de halkla hiçbir bağ kuramadılar.
Fakat sağ Kemalizm bu sol Kemalizm'i her fırsatta ezdi.
Hiç akıllanmadılar.
Her seferinde büyük umutlar bağladılar, ilk tokadı da hep onlar yediler.
Bu aymazlık, 15 Temmuz FETÖ darbesinde bile "
Tayyip gidiyor" diye sevinmelerine yol açmıştı... Yerine Kemalizm geliyor sanacak kadar kafasız davrandılar. Gene.
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra Türk solu uzunca bir süre kendine gelemedi. Birkaç yıl SSCB geri gelir diye bekledi.
Sonra bir kısmı faşizme, bir kısmı Kürtçülük'e yattı. Gidecekleri yol kalmamıştı.
(
Meral Akşener'e "
siyasi aşk mektubu" döşenen komünist bile gördük ki insana küçük dilini yutturur.)
Hep "
önce bir şeyci sonra sosyalist" oldukları için de bu kaymaları çok kolay ve çabuk gerçekleştirdiler.
Hiçbirinde "
yerli ve özgün bir Türk solu" düşüncesini geliştirecek çap yoktu.
Bir tek
Kemal Tahir bu yönde kafasını yordu, o da bir "
eski tüfek" olduğu için gençliğinde kendisine geçirilmiş bazı çemberleri kırıp çıkamadı, geldi geldi "
halkımızın azla yetinme alışkanlığına" saplandı kaldı.
Halkımız azla yetinmekten bıkmıştı, tüketmek için çırpınıyordu oysa.
"
Yoklukta ve yoksullukta eşitlik" önerisine tükürmezdi bile...
Halkımızı insan yerine koyan, çok daha iyi şartlarda yaşamasını sağlayan Tayyip Erdoğan da "
siyasi malı götürdü", daha da götürecek.
Bürokrat kalıntısı yarı-aydınlara değil de halka öncelik tanıyan yerli bir solun azıcık şansı olabilirdi...
Öyle bir sol yoktur ve olamıyor.
O zaman "
sosyal reformları" yapmak bile sağa kalıyor.
Bir de "
salgından sonra Amerika'ya ve Türkiye'ye gökten zembille sosyalizm inmesini bekleyen" avanaklar var
ki, mürekkep harcamaya değmez.