İyice yaşlılar "savaş yıllarında bile böyle şey görmemiştik" diyorlar. (Öyle demiyorlar tabii, "harb esnasında" diyorlar.)
Savaş yıllarında bile Avrupa şehirlerinde çok az da olsa trafik vardı, az da olsa insanlar ortalıkta dolaşırdı. Herkes çok mutsuz hatta açtı ama hayat bütün bütüne sönmemişti.
Ölüm korkusu gene vardı ama bu kadar değil.
Şimdi New York'un durumu, Will Smith'in oynadığı "Ben Efsaneyim" filmini hatırlatıyor. Aptal Amerikalılar hep olmayan bir canavardan, "zombiden" korkarlardı, bu sefer zombi göze görünmüyor. Netflix'te var ama seyretmeyin de moraliniz bozulmasın.
Henüz tek eksiği, caddeleri, sokakları ve kaldırımları bürümüş yabani otlar... Paslı otomobiller...
Roma, Milano, Floransa, Venedik terkedilmiş...
Paris de Alman işgalinden beter.
Gözümüz Almanca tabelaları arıyor: "Zur Normandiefront"... "OKW Kommandantur West"... "Hauptlazarett"...
Laf aramızda, Venedik'te San Marco meydanındaki o büyük kahvehanenin battığına çok sevindim. (Florian mıydı?)
Yandaki diğer kahveden yapılan müzik yayınını "supplemento musicale" adı altında faturaya ekliyor, turiste esaslı bir kazık sokuyorlardı.
Hani, beş gondolu yanyana getirip bir tek gondolcunun şarkısıyla diğer dört gondoldaki yaşlı Amerikan turislerini "sabunlayanlar" gibi...
Napolili yankesiciler de şimdi kimi soyuyorlar acaba?
***
Türkler Amerika'ya sosyalizmi getirdiler
Çok solcu oldukları için Amerika'da yaşayan bazı Türk mazlum mütefekkirleri, salgından sonra biçimlenecek yeni dünya düzeninde Amerika'nın çözümünü buldular: Sosyalizm.
Türkiye'de de sosyalist mücadele yükselecekmiş...
Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes dünyaya kendince biçim veriyor ama net bir şey söyleyebilen elbette yok. "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" deniyor ama neyin nasıl olacağını bilen çıkamıyor.
Çıkamaz da. Bol bol "temenni" var.
Bizim Amerikan çocuklarının kafaları çorba olduğu için son yıllarda iyi kötü kendilerince bir dümen tutturmuşlar gidiyorlardı, üç gün Marksist, dört gün vesayetçi, iki gün liberal, beş gün muhalif, üç gün muvafık...
Salgın günlerinde gençliklerine dönmeye karar verdiler, fetvayı da kestiler: Amerika sosyalist olacak.
Öte yandan, Trump'un şu son haftalarda "puan" topladığını ve önümüzde kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçimini gene kazanacağını söyleyenler de kendileri.
Yani Amerika'ya sosyalizmi Trump mu getirecek?
Bernie Sanders adında "solculuğu kendinden menkul" bir aday daha var, onu çok seviyorlar.
Hadi Amerikalı aptal ve cahiller "sağlık sigortasını" sosyalizm sanıyorlar da bizim allamelere ne oluyor?
Altmışlı yıllarda da bazı Türk aydınları aynı dertten muzdaripti. İsveç'te sosyalizm var sanıyorlardı, "İsveç sosyalizmi isteriz" diye bir terane tutturmuşlardı. Bunun başını da rahmetli Abdi İpekçi çekiyordu.
Zamanla sosyalizm ile sosyaldemokrasinin farkını öğrendiler ama bunun için önce "Amerikalı olmamak" gerekiyor.