Kılıçdaroğlu onun için "örnek bir siyaset ve devlet adamıydı" demiş... "Ülkemize önemli katkılar sunmuş"...
Bir Karadeniz kasabasında doğarsın.
Mimarlık okursun, belediyede "imar planı" yaparsın.
Çok iyi imar planı yaptığın için şehir içinden çıkılmaz hale gelir. Hani bir başka Karadenizli inşaatçının şimdi başkanlık ettiği şehir.
Sonra, bankacılıkla uzaktan yakından ne ilgin varsa, İş Bankası'na yönetim kurulu üyesi olursun.
CHP kontenjanından.
CHP hisselerini gözetmek üzere.
Hatta Kızılay, Çocuk Esirgeme, Darülaceze gibi yerlerde de bürokrasiyi başarıyla temsil edersin.
Önemli katkılar sunarsın belki de.
İstanbul il başkanlığı yaparsın (domuz yemezsin)...
Sonra elbette milletvekili olursun.
Bakan da olursun, köyişleri, imar ve iskan, kooperatifler... Olur ya, biz bu ülkede "ortaokul mezunu bakan" bile gördük, Türkçe'si de zayıftı.
Adın hep "hokus pokus" deyimiyle birlikte anılır.
Parti içi dalavereleri, kurultay kumpaslarını, tulum listeleri, liste delmeleri falan iyi bilirsin.
"Türk siyasetine damga vurmuşsun", memur gazetesi öyle diyor.
Doğrudur. "Hizipçi" deyince akla sen gelirsin.
Yok, bir de Önder Sav tabii.
Sonra da yavaş yavaş ortadan kaybolursun, unutulursun, tıpkı Önder Sav gibi...
Yaşın da epey ilerlemiştir bu arada.
Günün birinde de ölürsün.
Sana Allah'tan rahmet, kederli ailene sabır ve başsağlığı. Eski Türkiye'nin de başı sağ olsun.
Sayfa dibinde küçük bir haber olursun, devlet adamıymışsın ya...
Halk gazetesinde daha küçük, memur gazetesinde elbette azıcık daha büyük.
"Kolay unutulan insanlardan değildi" demiş Kılıçdaroğlu.
Senin partinin militanları "Kasım Gülek kim" diye soruyorlar, seni mi hatırlayacaklar?
***
Lumpen gündemi
Ne savaş umurlarında ne barış, ne Suriye ne Patagonya, ne operasyon ne Mehmetçik...
Kendi gündemleri var, onun dışına çıkmıyorlar.
Yalçın, boşandığı eşini sokak ortasında bıçak ve satırla başına vurarak ağır şekilde yaralamış.
"Tartışmaya başladık" demiş, gerisini elbette hatırlamıyormuş. Yürüyüşe hep bıçak ve satırla çıkarmış.
İrfan da tartışmaya başlamış, sonra eski sevgilisi Birgül'ü "yanında getirdiği" pompalı tüfekle vurup öldürmüş.
Sonra da kendi kafasına sıkmış.
(Ecevit olsaydı "kendi kendine intihar etmiş" derdi.) Bu arada, oturduğu sitenin parkında oyun oynayan yedi yaşındaki H.'yi gürültü yaptığı gerekçesiyle silahla yaralayan Barış, tahliye edilmiş.
Hani enteller barış istiyorlardı ya, bununla idare etsinler.