Cumhurbaşkanı, AK Parti milletvekilleriyle bir toplantı yaptı. Basının pek sevdiği deyimle, İstanbul yenilgisini "masaya yatırdı"... (Basına sormak lazım: Yürekleri de dağlamış mı, yelken de açmış mı?) Bu toplantıda, muhalefete AK Parti tabanından oy kaydığı iddiasına da karşı çıkmış. "Bizden değil, HDP ve İP'den gitti" demiş.
Büyük ölçüde doğrudur.
Faşistlerin ve Kürtlerin oyları olmasaydı ("düzeyli birlikteliğe" bak!), İmamoğlu bu seçimi kazanamazdı.
Yani, CHP'nin adayı ister Kılıçdaroğlu olsun ister İmamoğlu ya da şunun oğlu bunun oğlu, CHP, 2023 başkanlık seçimini de tek başına kazanamaz.
Kılıçdaroğlu gibi hin oğlu hin bir siyaset esnafı bunu göremeyecek kadar aptal değildir.
Nitekim HDP Genel Başkan Yardımcısı Fatma Kurtulan da Meclis'te bunlara esaslı bir zılgıt çekti, meseleyi yerli yerine sığdırdı: "Şu anda koltuklarınızda HDP'nin oylarıyla oturuyorsunuz, bizim desteğimize muhtaçsınız!" Yani CHP'nin "eli mecburdur" ve bu ittifak stratejisi sürecektir.
Nitekim birçok basın çakalı bunu gördüğü için şimdi bu mecburculuğu "Kılıçdaroğlu doktrini" diye pazarlamaya çalışıyor, herkes de bir tarafıyla gülüyor.
Hazretin doktrini de varmış, Montesquieu mübarek!
***
Kılıçdaroğlu, 2023'te eğer bir seçim zaferi söz konusu olabilecekse, bunun da ancak
"başkanlık sistemiyle" mümkün olabileceğini bilir. Yüzde 51 oy başka türlü çıkmaz.
Hani
"yeniden referanduma gidelim" palavrasını iktidar
"yese" de öyle yapsa, eski parlamenter
sisteme geri dönülse,
CHP'nin seçim kazanması hayaldir.
Üstelik ne hikmetse, halkın tükürdüğünü yalayacağı ve bu sefer eski sisteme dönülmesini isteyeceği
"kafadan" varsayılıyor! Ya öyle olmazsa? Bunun için ellerinde anket mi var da konuşuyorlar?
Eski sisteme dönülse, bu sefer arkadan
"klasik" bir koalisyon gelecektir ve daha nice Fatma Kurtalan'lardan nice fırçalar yiyeceklerdir...
O zaman bu iş de yirmi sekiz yıl öncesinin o hazin DYP-SHP koalisyonuna dönecektir, aynı fiyasko tekrarlanacaktır.
Hele hele şu Gül-Babacan- Davutoğlu partisi ya da partileri de bir kurulsa, o da bu koalisyonun küçük ortağı olarak
"nemalanmaya" çalışır.
Elbirliğiyle Türkiye'ye gene bir on yıl kaybettirirler.
Fakat iktidar tatlıdır.
Yani, eskaza bunlar iktidara gelseler,
"durun bakalım, acele etmeyelim, başkanlık sistemi o kadar da fena değilmiş canım, bir süre deneyelim" cümlesini duymaya da hazırlıklı olunuz.
Hele bir de Tayyip Erdoğan'ın yüksek yetkileriyle donanmış bir CHP'li başkan, memleketi kim bilir nasıl kasıp kavurur!
İmamoğlu, belediyede imza atacağı yanlışlarla bize bunun ipuçlarını da verecektir.
Atıp tuttuklarına bakmayınız, çıkarlarının gene de başkanlık sisteminde olduğunu bizden çok daha iyi biliyorlar.
Dolayısıyla, yeni gelin gibi hem ağlarlar hem giderler.
Bize de, amigoları makaraya sarmak kalır.