George Orwell ne güzel dalgasını geçer...
Stalinciler "kısaltma" severlerdi, bu da "abuk sabuk kelimeler uydurmaya" dönüşmüştü...
"Sovnarkom" mesela, Savietskiy Narodniy Komisaryat... Halk komiserliği, yani "bakanlık" demek oluyordu.
Orwell de o müthiş "1984" romanında onlara gırgır olsun diye yeni yeni kelimeler ve kavramlar hediye etmişti:
"Ingsoc", English socialism...
Hatta daha ileri gidip, mesela "çok çok kötü" yani "very very bad" diyeceğine "double plus ungood" diyordu. Bu, Rus komünizmini yerden yere vuran amansız bir hiciv şaheseriydi.
İşte "proletkult" deyimi de bu Bolşevik tutkusunun bir örneğidir.
Proletkult, "proletarya kültürü"nün kısaltmasıdır.
Oysa böyle bir şey yoktu.
Troçki bas bas bağırıyordu:
Proletarya kültürü diye bir şey yoktur ve olamaz! İşçi sınıfı ancak burjuva kültürünü "özümsediği" zaman yüksek bir düzeye kavuşabilir.
Dinlemediler tabii.
***
Çalıştılar çabaladılar, bir proletarya kültürü yaratamadılar.
Bizde de işçi kültürünün ürünü sandıkları, ya doğrudan köylü türküsüdür, ya da işçi olmayan aydın sanatçıların onların adına ürettikleri, işçi müziği süsü verilmiş bir şeyler...
Zülfü Livaneli şarkıları mesela...
Ya da doğrudan sazın teline vururlar (
Arif Sağ vb.)...
Bir proletarya romanı yoktur, köy kökenlilerin proletarya adına ürettikleri kötü eserler vardır:
Şolohov, Gladkov, hatta Gorki...
Örneğin
Yaşar Kemal, örneğin enstitü kökenli beşinci sınıf Fakir Baykurt romanları...
İşçi bunları okumaz.
Onlar da kendilerini kandırırlar işte.
Bunları, işçiye karşı kompleksler içinde kıvranan "
küçük burjuva yarı aydınları" okurlar.
Mehmet Akif gibi, Necip Fazıl gibi, Kemal Tahir gibi "
Türkçe konuşan" sanatçılara küfür etmeyi de hiç ihmal etmeden...
***
Binlerce kişi "
işçi sınıfı nasıl iktidara gelebilir" diye
kafa yoruyor.
İşçi sınıfı iktidara gelebilemez.
Ya kendini sol diye satan bürokratlar gelirler, ya da işçi adına hareket ettiğini öne süren ama eski bürokrasiyi tasfiye edip yerine kendi bürokrasisini yaratan ve bu sefer işçiyi daha beter sömürenler...
Her yeni düzen kendi yeni "
tabakalaşmasını" (stratification) yaratır.
Çünkü başka türlü toplum işlemez.
Haa, bakınız halk iktidara gelir bal gibi.
Daha doğrusu halk adına konuşan kadrolar gelirler ve bir yandan onlar da kendi burjuvazilerini yaratırken bir yandan da halka bir şeyler verirler, hatta çok şey verirler. Halk artık daha iyi yaşar olmuştur. Bu nedenle de, "
sömürülse" bile kendisini daha iyi yaşatan, insan yerine koyanları destekler.
Bunları göremeyen ve üzerinde düşünemeyen avanaklara da ara sıra "
iki belediye ele geçirdik" diye sevinmek kalır.