Şimdi çoğunuz "bu yeni bir şey değil ki, bayat bir konu, haber değeri sıfır" diyeceksiniz...
Üstelik "adamda yüz surat mahkeme duvarı, adam dünya pişkinlik şampiyonu, sen istediğin kadar uyar, boşuna uğraşıyorsun" diyenleriniz de çıkacaktır...
Haklısınız. Ama biz gene de görevimizi yapalım.
Benim merak ettiğim, Kılıçdaroğlu bunları "kötü niyetle" mi söylüyor, yoksa aklı ermediği için partisinin gelenek olmuş ezberlerini mi tekrarlıyor?
Hatırlarsınız, bir süre önce "Atatürk Köy Enstitüleri'ni kurarak işe başladı" demiş, bu gibi konularda ne kadar cahil olduğunu kanıtlamıştı...
Ölümünden iki yıl sonra kurulan Köy Enstitüleri'ni Atatürk'ün, hem de cumhuriyetin en başında kurduğunu sanıyordu!
Mu acaba? Yoksa bile bile mi sallıyordu?
"Nasıl olsa kendi kitlem anlamaz, yutar" diye mi düşünmüştü?
Gelelim laik, demokratik ve sosyal hukuk devletine...
Bu laf, 1961 yılının icadıdır!
İlk kez, darbecilerin ve onların yandaşı bürokratların ve gazetecilerin yaptıkları yeni anayasada ortaya atılmıştır. Ondan önce böyle bir "söylem" yoktu.
Ne Atatürk'ün ne de İnönü'nün aklına cumhuriyeti böyle tanımlamak gelmemişti!
Cumhuriyet ilk beş yılında laik değildi, sonradan öyle kılındı. Bu ilke Anayasa'ya taa 1937 yılında girdi!
Demokrasi de tam tersine, ilk iki yılda vardı, sonradan ortadan kaldırıldı.
Kılıçdaroğlu'nun Atatürk'e atfettiği sosyal devlette ne sendika hakkı vardı ne de grev hakkı.
Attıkları zaman mangalda kül bırakmayan ve her seçimde oylarını bu adama veren "devrimciler" de neyin ne olduğunu öğrenseler iyi ederler.
Sen de öğren Kılıçdaroğlu.