Hep söylerim: Türkiye'de bir yazı yazılır, sonra "onu öyle demedim, şöyle dedim" diye bir yazı daha yazılır. Birinci yazı zeki insanlar için, ikincisi de pek o kadar zeki olmayanlar içindir.
Gene böyle olacak: Bazı gazilerimiz "çakma gaziler" yazımıza bozulmuşlar.
Gazete önünde toplaşıp okur temsilcimize şarlamakla yetinmemişler, bir de savcılığa gitmişler.
Kılıçdaroğlu da "fırsat bu fırsattır" deyip üstüne balıklama atlamış tabii. Internet'teki faşo siteleri de haberini iştahla verdiler, maksat düşmanlık olsun.
Kemal Bey beni, iki gazimizi darp eden it kopuk ve serseri takımıyla aynı kefeye sokmaya çalışmış!
"Bir şaklaban bir gazetede yazı yazamaz" demiş. (Parti başkanı olabilir mi mesela?)
SABAH'tan kovulmamı isteyecek kadar da küçülmüş ve alçalmış.
Bunu daha önce bir HDP militanı da yapmıştı...
Kafa hep aynı kafadır: Ne yazdırıyorsunuz bu adama? Ne konuşturuyorsunuz (televizyon yorumculuğu dönemimde) bu adamı?
Eh, ne kadar demokrat oldukları bellidir!
Ara sıra bu kafa sayesinde malum partinin grup toplantısında adım geçer (henüz meclis kürsüsüne ulaşamadım.)
İmdi... Soruşturmaya konu olan yazımıza dönelim:
Ben gazilere şaklaban demedim. "15 Temmuz gazileri şaklaban değillerdir" dedim.
"Mefhum-u muhalif" yoluyla "madde- i mahsusa" yaratmaya çalışıyorlarsa, bunun hukukta bir cevabı vardır. (Sayın savcının da dikkatine arz ederim.)
Kalpakla dolaşan, alt tarafı benim yaşımda ya da yaşça biraz büyük adamları sorguladım.
Hesap meydandaydı: Bir kişinin kurtuluş savaşımıza katılmış olabilmesi için en az 113 yaşında olması gerekiyordu!
Demek ki bunlar çakmaydı.
İstiklal Madalyası elbette babadan oğula geçer ve her gazi çocuğunun ya da torununun onu şerefle göğsüne takıp dolaşmaya hakkı vardır, ama kalpak ne oluyor?
Bunlar Kore ve/veya Kıbrıs gazileriymiş...
Saygı duyarız. Ama "kuva-yı milliye kılığının" bunlarla ne ilgisi vardır?
Bunu dedim. Başka bir şey demedim.
Verilemeyecek hesabımız da yoktur, yaşı geçmiş CHP militanlarına bildiririm.