Hap kadar kızcağızları sağanak yağmur altında Atatürk büstüne şemsiye tutturup ıslattıkları ve hasta ettikleri yetmedi (önemli olan çocukların değil büstün ıslanmamasıydı!)
Şimdi bir de Atatürk'ü su altına indirme modası çıktı.
Mersin'de bir "deniz dibi Atatürk fotoğrafları sergisi" açılmıştı ya...
Meğerse Çeşme'de de bir "deniz dibi Atatürk büstü" varmış.
Eh, ille de yılın belli bir günü Ardahan'ın Damal köyü tepelerine gölgesi vuracak değil ya!
Bu memlekette, sualtı arkeolojisi gibi bir de sualtı Atatürkçülüğü oluştu. Gerçi altmışlı yıllarda "gardrop Atatürkçülüğü" deyimini duymuştuk ama bu kadarını bilmiyorduk.
Yirmi kişilik bir grup Atatürkçü, etkinlik gerçekleştirmiş. Hani maçlarda da "koreografi" gerçekleştiriliyor, tedavi gerçekleştiriliyor, başlama vuruşu gerçekleştiriliyor falan ya, bunlar da gerçekleştirmişler... Çeşme'de dalış yapmışlar, tüplerle müplerle... Bayağı derine yani...
Bunlar bundan yedi-sekiz yıl kadar önce, aynı noktaya bir Atatürk büstü indirmişlermiş.
Mevki olarak "Eşek Adası açıkları" diyorlar, yakışıksız oldu ama onların sorunudur.
O sular "Ege'nin barış dolu sularıymış", öyle diyorlar.
Karadeniz'de Ruslar'la çatışma tehlikesi kalmadı ama onlar bayrağımıza bakıp çırpınan Karadeniz'i değil, bol çipura ve kalamarlı, ılık ılık Ege'yi tercih etmişler (dalmışken ahtapot falan da vursaydınız bari.)
Şimdi oraya dalıp... ne yapmışlar?
Atatürk büstüne saygı duruşunda bulunmuşlar.
Esas duruş göstermişler.
Fakat yayınlanan fotoğrafta, asker selamı veren değerli Atatürkçü'nün dizleri dibe dayanıyor. Çömelmiş durumda esas duruş hangi piyade talimatnamesinin kaçıncı sayfasında yazıyor? Askerde yapsaydık kendimizi mahkemede bulurduk.