O darbe 12 Mart'ta değil de 9 Mart'ta olsaydı, yani darbeyi ordunun sağ cuntası değil de kendine solcu süsü veren cuntası yapsaydı... "Başbakan edileceği" söylenen bir isim vardı. Yıl 1971.
Yani böyle bir rivayet, belki de beklenti vardı sol kesimde.
Gerçek miydi bilemem. Celil Efendi'yle (Gürkan) Cemal Efendi'yi (Madanoğlu) mezardan çıkarıp sormak gerekir. İsterseniz aynı yöntemle İlhan Efendi'ye (Selçuk) ve Doğan Efendi'ye de (Avcıoğlu) sorabilirsiniz. En iyisi Hasan Efendi'ye sorun (Cemal)...
O başbakan edileceği söylenen kişi, günün birinde, solcuymuş ya, "Kürtler'i Talat Paşa'nın Ermeniler'e yaptığı gibi Suriye'ye sürelim" deyiverdi!
Kılıçdaroğlu böyle yapmıyor, o da solcuymuş ya, bu sefer "Suriyeliler'in bizzat kendilerini Suriye'ye geri göndereceğini" söylüyor...
İktidara gelirse...
Hayrettir, Nobel Barış Ödülü'nü ona vermediler. Aday gösterilmişti hani...
Eh, aday gösteren, Avcılar'da şarkı söyleyen Bin Bir Çiçek Kadınlar Korosu, bunu açıklayan da Gürsel Tekin olursa...
***
Suriyeliler'i hep
"kötü kişi" olarak gördüler.
Kemalistler yani.
Kılıçdaroğlu onları
"emekçi halkımın ekmeğine ortak oluyorlar" diye sevmiyordu, birçok Kemalist de
"bizatihi" Arap oldukları için.
Mikrop da getiriyorlarmış.
Bazılarının açlıktan ve çaresizlikten kapkaççılık etmeleri de cabası.
Madalyonun arka yüzü şimdi açıklandı:
Türkiye'de, altı yılda Suriyeliler'in kurduğu şirket sayısı, kayıt içi 6 bin, kayıt dışıyla birlikte 10 bini aşıyor... (Aman ha, onlar
da "Türkler'in kurduğu kayıt dışı şirket sayısını" araştırmaya kalkarlarsa mahcup oluruz.)
Yaptıkları yatırım, 334 milyon dolar civarında! Lira değil, dolar.
Kimisi ayakkabı üretiyor, kimisi tekstil (bu arada çorap!), kimisi bilgisayar programı. Kimisi yetimhane kurmuş, kimisi dil kursu açmış.
İçlerinde yüzde 10'u üniversite mezunu.
Her Suriyeli yatırımcı ortalama 10 kişiye ekmek veriyor.
Yüzde 76'sı,
Suriye'deki iç savaş bittikten sonra buradaki işini bozmamak, Türkiye'de kalıp buradan Suriye'ye açılmak istiyor.
Türkçe bilmeyenlerin oranı da yalnızca yüzde 30...
Karşılaştıkları en büyük sorun olarak buradaki
"algılanma" sorununu gösteriyorlar, yani Kılıçdaroğlu gibilerinin onlara bakış açısını...
Demek ki hepsi mikrop taşımıyormuş ve hepsi de kapkaççı değilmiş.
İçlerinde tinerci de var, bilgisayar mühendisi de.
Yani tıpkı bizim gibi!
***
Kemal Tahir'in bir sözüyle bitireceğim:
"Çoğu zaman, gerçek sandığımız şeylerin yanında, önünde, arkasında başka gerçekler vardır."