Taksim'e de bir cami yapılacak, Sular İdaresi'nin hemen arkasına. Sular İdaresi'nin "yerine" yapılsaydı daha iyiydi.
Taksim'de büyük bir kilise vardır, Aya Triada, "Kutsal Üçlük" kilisesi.
Taksim'de bir kilise varsa bir cami de olacaktır.
Niçin bir kilise vardı? Çünkü o bölge öncelikle Ortodoks mahallesiydi.
Şimdi artık Müslüman mahallesidir.
Sosyolojik yapı değişmiştir.
Enteller, sözüm sizedir: Beyoğlu'nun göbeğinde koca bir Katolik kilisesi (Saint Antoine) olması size hiç tuhaf gelmez. Hatta Noel geceleri kafayı Rejans'ta limonlu votkayla bulup hemen karşısındaki o kiliseye akın edersiniz.
O kadar ki, papaz "Müslüman kardeşlerimizden rica ediyorum, lütfen arkalarda otursunlar" demek zorunda kalır.
İçinizde mihrap önünde kuyruğa girip ağzına kutsal hamursuz (hostie) almaya çalışanlar da görülmüştür.
Bunu "moda" haline getirdiğiniz için, hemen yandaki diğer Katolik kilisesinin, Santa Maria Draperis'in farkında bile değilsinizdir.
Çünkü "sosyete" oraya gitmemektedir, onun fiyakası yoktur, orada sizi kimse görmez, takıp takıştırmanız boşa gider.
Beyoğlu'nun göbeğindeki Ağa Camii de hiç ilginizi çekmemiştir tabii, oraya içkili gidilmez!
Ama caminin daha büyüğü Taksim'e yapılmak istenince size ters geliyor. Koca bir katedral yapılsaydı hiç ağzınızı açmayacaktınız.
Şu bizim Sevr tutkunu, Yunanistan'da doğmamış olduğuna bin pişman profesör arkadaşımız Çamlıca tepesine cami yapılmasından da kıl kapmıştı:
"Ne gerek var efendim?" Tarihi yarımadaya cami yapılması doğaldı (Fatih, Süleymaniye, Şehzade, Nuruosmaniye, Yeni Cami vb.), bu doğal değildi! Çünkü onları padişah yaptırmıştı, berikini "Tayyip"...
O günlerden bugüne şehirde Müslüman sayısı birkaç yüz binden on beş milyona çıkmıştı, ne gam...
Muhterem Cihangir çocukları, "camiye" her karşı çıktığınızda halktan biraz daha kopacak, uzaklaşacaksınız (bunun sağlamasını da referandumda göreceksiniz.) Bu elbette sizin hiç umurunuzda değildir, çünkü böyle bir derdiniz yoktur ve olmamıştır. Fakat sizden rica ediyorum, Twitter'de cik cik etmekle yetinin ve bu sefer maraza çıkarmayın.
Eline kitap alıp o hengâmede okurmuş gibi yapacak kart budala gene çok ama bu sefer çadırlarınızı ateşe verip sizi "provokasyona" getirecek Fetöcü polis yok.
Bu sefer gene "karı kız düşer" mi, onu da bilmem.
Ayaklanıp da bunu bir darbeye çevirme imkânınız yok yani. O zaman da yoktu da bilemediniz.
Yani, sen kaybettin oğlum!
Sabata filminde Lee Van Cleef'in dediği gibi, "ehi amigo, hai chiuso!"