Fazıl Say bir ödül almış.
Yok, Varşova'da düzenlenen "Chopin yarışmasında" falan değil.
Bunun piyanoyla ilgisi yok.
Beethoven Uluslararası İnsan Hakları, Barış, Özgürlük ve Yolsuzlukla Mücadele Ödülü!
Fazıl Say'ın hangi yolsuzluklarla nasıl mücadele ettiğini bilmiyoruz.
Açıklarlarsa seviniriz.
Beethoven'in "yolsuzlukla mücadele, insan hakları, barış ve özgürlükle" nasıl ilişkilendirildiğine de aklımız ermedi. Viyana Belediyesi'nin inşaat ruhsatlarını mı incelemiş de açık bulmuş?
Yeğeni Karl'ın vesayetini üzerine alabilmek için Prens Metternich'e ona ithaf edeceği bir beste yapma sözü vermiş, işi bitince de bu sözünü tutmamıştı, ondan herhalde...
Yok canım, Napoleon imparatorluğunu ilan edince Üçüncü Senfoni'nin başına yazdığı ithafı silmiş, ondandır...
Her neyse... Peki Fazıl Say ne yapmış da bu ödüle layık görülmüş?
İslam dini aleyhinde "tüvit" atınca kovuşturmaya uğramıştı, ondandır.
Bu tür gıcık ödüllerden "John Dündar" da eşek yüküyle topluyor. Tayyip Erdoğan'la papaz olana Avrupa ödüller yağdırıyor.
Sırada Ahmet Altan olmalı.
Rus gazeteci Svetlana Aleksiyeviç almıştı, o niçin almasın? Ama bunun için önce hapis yiyip sonra da kaçması gerekebilir.
En ilginç yanı, bu ödülün basınımızın Erdoğan düşmanlarını mutlu etmesi.
"Yüreklerine su serpmiş, içlerini aydınlatmış, karamsarlık bulutunu savurmuş"...
Önceleri pek severken Fetullah'tan gelen talimat üzerine birdenbire Erdoğan'a düşman kesilen liberallerimize de, Orhan Pamuk Nobel alınca bir serinlik, bir ferahlık gelmişti.
İçi aydınlanan, ferahlayan arkadaş bana iki satırla da olsa Fazıl Say'ın sözgelimi Bach yorumuyla Glenn Gould'un yorumu arasındaki farkı anlatabilsin, sözlerimi geri alacağım.
Sonra da oturur birlikte Fazıl Say'ın "Fenerbahçe Senfonisi" isimli pek değerli eserini dinleriz, bu sefer de Aziz Yıldırım sevinir.
Necip matbuat Ama gene şalteri "şartel" yazmışsınız be evladım...
Haberi geçen ajans bu haltı yiyor, sizde en küçük bir "tashih" gayreti yok. Gerçi biz "tashih"e "tahsi" diyenlerinizi de görmüştük ya...
Düzelti diyelim isterseniz.
"Ka"reografiden çok şükür vazgeçtiniz, maç anlatan hamşo bile ağzını düzeltti.
Sırada "abondone" var, "motomot" var, "korakor" var.
Bir de "subasman" var tabii, Fransızca "sous bassement"...
Bunun suyla sabunla ilgisi olmadığını değerli inşaatçılarımıza ve belediyecilerimize asıl sizin öğretmeniz gerekirdi.
Bilmem kafanız bunlara "şarz" ediyor mu?