Atatürk'e karşı çıkıyorlar!
Hem Atatürkçü geçiniyorlar, hem de "kuvvetler birliği sisteminin" ne kadar kötü olduğunu uzun uzun anlatıyorlar.
Bilindiği gibi Atatürk "kuvvetler ayrılığı" sistemine karşıydı, bu konuda demeçleri vardır, kolayca ulaşıp okuyabilirsiniz.
Uygulaması da o yönde olmuştur.
Atatürk devrinde kuvvetler birliği vardı.
Şimdi "tek adam yönetiminin" kötülüklerini sayıp döküyorlar.
"Hâkimleri, savcıları seçecek kurulları da büyük ölçüde başkan atayacak" diyorlar.
Atatürk kurulları atamazdı, o görevlere kişileri bizzat kendisi seçerdi. Kurula murula, yani aracıya gerek yoktu.
Valileri, büyükelçileri, rektörleri de kendisi atardı.
Kimin mebus olacağına da o karar verirdi. Zaten ortada toplam bir adet parti vardı, o da bu partinin genel başkanı.
Atatürk cumhuriyetin başlarında hem cumhurbaşkanı, hem meclis başkanı, hem de başkomutandı.
Şimdi muhalif yazarlar (esas olarak Aydın Doğan'ın askerleri) şarlıyorlar:
"Başkanın her şeye hâkim olacağı, kararnameler ile ülkeyi yöneteceği bir düzen" istemiyorlar.
Atatürk ülkeyi kararnamelerle yönetmezdi çünkü buna gerek yoktu: Her emir ve direktifi meclisten kanun olarak kısa sürede çıkıverirdi.
Görünürde başkanlık sistemi yoktu.
Buna gerek de yoktu, çünkü her yeni toplanan meclis Atatürk'ü hemen cumhurbaşkanlığına oy birliğiyle seçiverirdi.
(Görünürde "başkan seçimiyle meclis seçimi aynı anda yapılmamış" sayılırdı tabii, çünkü bu çok kötü bir şeymiş!) Herhangi bir başka adayın çıkmaya cüret edebilmesi, Ulus Meydanı'na uçan daire inmesi kadar beklenmedik ve olmayacak bir işti...
Bir ara bir muhalif parti kurulabilmesini de Atatürk kendisi istemiş, bu partiye kimlerin "geçeceğini" kendisi saptamış, kızkardeşini bile emirle bu partiye üye yazdırmıştı.
Muhalif parti, kuruluşundan dört ay sonra "kendi kendini feshetmeye" zorlanmıştı.
Bu demokrasi oluyor!
Çünkü bazı hamşoların iddia ettikleri üzere cumhuriyet bizatihi demokrasi demektir!
Milli Şef İnönü de valileri, büyükelçileri, rektörleri seçer, iç politikayı da dış politikayı da kendisi yönetirdi. 1945'te çok partili sisteme "izin vermiş", fakat hemen 1946'da ona güvenip kurulan sol partileri kapatmıştı.
"Bu sistem otokrat yaratır" diyorlar, otokrat istemiyorlar...
Atatürk'e ve İnönü'ye hakaret etmeye utanmıyorlar.