Yaşar Kemal'in ölüm yıldönümünde "niçin Nobel alamadı" sorusu gündeme gelmiş. Aslında gündeme falan gelmemiş de, bu tartışma ne hikmetse Zülfü Livaneli dostumuzun Yaşar Kemal üzerine yazdığı bir kitabın piyasaya çıkışına denk getirilmiş...
Hayırlı kazançlar dileyerek baştaki soruya dönelim.
Bir zamanlar Yaşar Kemal'le "Türkiye'nin en fazla Nobel alamayan yazarı" diye dalga geçilirdi. Şimdi arkasından "Nobel umurunda değildi" denilerek yüceltilen değerli yazarımız da, Nobel almayı başaran Orhan Pamuk'a "o çocuk" diye burun kıvırarak konuya vermediği önemi belirtmişti!
Yaşar Kemal'le "Türk yazarı olarak alamadığı Nobel'i şimdi de Kürt yazarı olarak almayı deniyor" diye de dalga geçildi...
Nobel siyasi bir ödüldür.
Aynı zamanda, yazarın ve yayıncılarının "para ufuklarını" da katlaya katlaya açtığı için, çok önemli bir gelir kapısıdır.
Hepsi bu.
Umberto Eco da Nobel alamadan gitti işte, gördünüz. Hakkı değil miydi? Mesele edebiyatsa, bir kere değil elli kere hakkıydı.
Bu durumda Nâzım Hikmet'in de, herhalde altmış kere.
Nobel, o yıl dünyada hangi ülke gündemdeyse, daha doğrusu Batı o sıralar hangi ülkeye önem veriyorsa, o ülkenin oralarda en çok tanınan ve Batı'nın çıkarlarına denk düşen yazarına verilir.
O sıralar öyle biri yoksa da, çarçur bir isim bulunur ve yasak savılır.
Örneğin geçen sene, kimseciklerin tanımadığı bir muhalif Beyaz Rus gazetecisine verdiler! Gazeteciye. Evet, bunu da yaptılar.
Ondan önceki yıl Patrick Modiano'nun elbette hakkıydı, fakat daha gerilere gidersek şu isimleri tanıyor musunuz: Alice Munro, Mo Yan, Tomas Tranströmer, Gao Xingjian, Wislawa Szymborska, Derek Walcott, Eyvind Johnson, Harry Martinson?
Daha eskilere gitmiyorum, Björnsterne Björnson, Jose Echegaray, Giosue Carducci, Rudolf Eucken, Paul Hyse, Karl Gjellerup, Carl Spitteler gibi edebiyat tarihi uzmanlarının bile tanımadıkları kişilere hiç uzanmıyorum. (Jüri, gerekçeli kararlarından birinde, örneğin Verner von Heidenstam adında bir adamcağıza ödülü "edebiyatta yeni bir çığır açılmasındaki öncü rolü" nedeniyle verdiğini açıklıyor! Neredeyse altmış seneye yakındır kitap okuruz, bize böyle bir çığır bilgisi gelmedi.)
Bunlara karşılık ne James Joyce alabilmiş Nobel'i, ne Andre Malraux, ne Virginia Woolf, ne Robert Musil, ne Joseph Roth... Ne de Bertolt Brecht tabii...
Bre imansızlar, bari Hans Fallada'ya verseydiniz, mesele Hitler'e direnmekse, madem Roth'a vermediniz...
Nobel, asla bir yazarın "değerinin" ölçüsü değildir ve hiçbir zaman da olmamıştır.
Peki, edebiyatta "turistik gerçekçilik" akımının Orhan Pamuk'tan sonra gelen en iyi temsilcisi Elif Şafak (ya da Shafaq) günün birinde alabilir mi?
Türkiye bir Kürt devletinin kurulmasına izin verirse, elbette.
Vallahi Tayyip Erdoğan devrilse Zülfü bile alır ha!