Encümene havale edilen işten hayır gelmez. Mecliste yeniden kurulacağı anlaşılan Anayasa Komisyonu'ndan, geçen dönem çıkmadığı gibi bu dönem de iş çıkmayacaktır.
HDP'nin bu komisyona katılması ya da katılmaması sonucu değiştirmez.
60 madde üzerinde anlaşmaya varıldığı söylenmişti, bu madde sayısının diyelim 90'a ulaşmasının hiçbir yararı yoktur. (Kimse de şimdi bu 60 maddeyi "ha deyince" sayamaz, gazeteci de sayamaz.)
Çünkü, "hayvancılık sektöründe çalışanların korunması" ya da "konut ihtiyacını karşılayacak tedbirlerin alınması" gibi, bir anayasada bulunması bile gülünç ve abes olan maddeler kimsenin umurunda değildir.
Muhalefet gene ipe un serecek ve altı ay vakit kaybedilmiş olacaktır.
Muhalefetin, yeni bir anayasa çalışmasının "esbab-ı mucibesi" olan "başkanlık sistemi" konusunda tavrı nettir: İstemiyorlar.
"Gene ve hep AKP kazanır" diye istemiyorlar tabii.
"Başkanlığı tartışırız ama kabul etmeyiz" cümlesinin tercümesi de, "altı ay akıntıya kürek çekeriz ve size de çektiririz"den ibarettir.
Bu yazıyı kesin saklayın, sonbaharda çıkarır bakarsınız.
İktidar bu tuzağa düşmez.
"Sistem değişikliği" yerine "yamalı bohça reformuna" yanaşmaz. Yanaşırsa da bunu bize bir anayasa değişikliği olarak kabul ettiremez.
Peki ne olacaktır?
Tıpkı geçen yaz mevsiminin koalisyon tartışmalarında olduğu gibi iktidar partisi bu altı aylık "nafile sürenin" de dolmasını bekleyecek ve halka dönüp "gördüğünüz gibi bu iş bunlarla olmuyor" diyecektir.
AKP'yi tongaya bastıracağını sanan arslan muhalefet, geçen sene olduğu gibi gene kendilerinden çok daha akıllı ve kurt politikacıların tuzağına düşecektir!
Tek sağlıklı yol, AKP'nin sonbaharda kendi başına bir taslak hazırlaması ve bunu referanduma götürmesidir.
Bunun için "on dört kişi daha" gerekmektedir: 316 artı 14 eşittir 330 kişi...
Bu on dört kişi, diğer her üç partiden de ikna yoluyla devşirilebilir.
Örneğin MHP içi bazı muhalifler (diyelim Tuğrul Türkeş ekibi), CHP içi bazı küskünler (gerçek solcular) ya da HDP içinde belirecek çatlaktan çıkacak daha ılımlı Kürtler...
HDP ikiye bölünür de ortaya bir "bağımsızlık iddiasından vazgeçmiş makul Kürtler" partisi çıkarsa iş kolaylaşır! Hatta bu yeni parti özerkliği bile "silaha başvurmadan, efendi gibi" tartışma konusu yapabilir... Bütün yollar tıkanmış değildir.
Öbür türlü, yeni anayasa konusu 2019 seçimleri sonrasına kalır.
2019'da AKP 331 koltuğu tutturursa (meclis başkanlığı için bir kişiyi düşünüz), eh, 2020 yılında da yeni bir anayasamız olur.
Tutturamazsa, başa dönülür.
Başka bir taktik de, AKP'nin komisyondan çıkacak "bilmemkaç madde" değişikliğini "yetmez ama evet" tavrıyla kabul etmesi ve sonra "daha fazlası için" halka gitmesidir ki, bu da aynı kapıya çıkacak, aynı hesaba gelecektir.
Evet ama bu arada ömürler geçiyor...