Yılbaşı geldiği için hiçbir heyecan duymuyorum.
Hiç öyle kıpır kıpır oynamıyor bir yanım. Bunun alt tarafı bir "takvim oyunu" olduğunu bilen hiçkimse de duymuyor ama maksat eğlence olsun...
Çünkü onlara "eğleneceksin" emri verilmiştir.
Bu bir paroladır.
İşareti de: "Bol bol da alışveriş yapacaksın"...
Yapamayınca da mutsuz olacaksın.
Hindi etini zaten pek sevmem.
Üstelik bitirilemiyor, kalıyor, "bayat yemek" sıfatıyla ertesi günlere sarkıyor.
Bakınız "kestaneli iç pilava" hiç itirazım yoktur ama!
Tombala oynamaya da IQ düzeyim uygun değil.
Yaşım da değil. "İdrak ettiğin" yılbaşı sayısı altmış dört olunca "kazasız belasız bir yenisini görür müyüm acaba" endişesi ağır basmaya başlıyor...
Yirmi ya da otuz olsaydı o zaman başkaydı tabii...
Yılbaşında evde otursam çatlardım.
Hadi gene geldi "yılın bilmemnesi" günleri... Yılın adamı, yılın kadını, yılın takımı, yılın fotoğrafı, yılın olayı...
Hiç umurumda değil yılın bilmemnesi kim ya da ne olmuş...
Hadi gene geldi bıkkınlık veren "Noel ile yılbaşı arasındaki fark" yazıları...
Hadi gene geldi yıldız falları...
Biriniz de şunu kesip saklamayı ve gelecek yılbaşında çıkarıp başınızdan geçenlerle karşılaştırmayı düşünmezsiniz tabii...
Bari "karşı cinsten bir sarışın" size ilgi duysaydı... (İyi ama esmer sevenler ne yapacaklar?) Hadi gene geldi hiçkimsenin pişirip de yemeyeceği yemek tarifleriyle hiçkimsenin karıştırıp da içmeyeceği kokteyl tarifleri...
Hadi gene geldi yılın ilk Milli Piyango talihlisi, yılın ilk bebeği, yılın ilk sarhoşu, yılın ilk trafik kazası, yılın ilk bilmemnesi...
Hadi gene geldi yılbaşı kararları:
Sigara bırakılacak, daha çok spor yapılacak, hanıma ve çocuklara daha çok zaman ayırılacak...
Hiçbiri tutulmamak üzere.
Benim elim bu akşam yemeğini yer, bir DVD koyar, ayıp olmasın diye (kime karşı?) saatin on ikiyi geçmesini bekler, sonra da yatar. ("Senin için geçmiş ayol, için" diyenleri de duyar gibiyim.) "Üç K bir B" kuralını uyguluyorum: Koltuk, kitap, kedi, battaniye.
Siz öyle yapmayınız, çılgınca eğleniniz. Yerlere düşünüz.
Sarhoş lumpenlerin arasına karışıp poponuza pandik attırınız.
Gündönümünde (25 Aralık) ya da gün-tün eşitliğinde (21 Mart) tepişseydiniz daha bir anlamlı olacaktı. Atalarınız öyle yaparlardı, gündüzün yeniden uzamaya başlamasını ya da öne geçmesini kutlarlardı.
Hep merak etmişimdir, masonlar da Venüs gezegeninin (İsis) yeniden ufukta belirmesini kutluyorlar mı? Ya da Sirius yıldızının doğu yönünden kendini göstermesini?
Vallahi daha anlamlıdır.
Hangi serseri bu alafranga yılbaşını getirmiş en alakasız bir tarihe koymuş?
Hadi gene iyi seneler...