Doktor Abdullah Cevdet'in "ırkımızı ıslah etmek için Avrupa'dan damızlık erkek getirtelim" dediği ya da demediği, doksan yıldır geyiği yapılan bir efsanedir.
Aslında merhum şunu yazmıştı (Tarık Zafer Tunaya'nın sadeleştirmesiyle):
"... diğer bir olumlu tedbir, kanımıza kan ilave etmektir.
Ben bu sistemi inceliyorum, sonucu Sağlık Bakanlığı'na sunacağım. Bunun ana çizgileri: İtalya, Almanya gibi müthiş derecede artan ve taşan milletler vardır. Bunları Türkleştirmek şartıyla arazi veririz. Sosyal durumları layık olan bu adamlar Türkler'le evlenerek, akrabalık ve karşılıklı ilişkiler kurarak Türk ırkı içinde kaynar. Diğer şart da, Anadolu içine gelecek ve kanlarını kanımıza katacak bu göçmenlerin ziraat ve ziraat sanayiinde bilgili olmaları ve bir miktar sermayeye sahip bulunmalarıdır."
Demek ki bazı kişilerin sandığı gibi "tarım işçisi getirtelim" dememiş.
Gelenin yalnız belinde kuvvet değil, cebinde parası da olacakmış. Yok öyle bedava erkeklik...
Fakat kimse de gelmemiş. Bizim kızlar kurtulmuşlar.
Ankara'da bu adamın adını taşıyan bir cadde var. Ankara Belediyesi bu caddenin ismini değiştirip Aziz Sancar Caddesi yapmak istedi.
Faşistler "kontrpiyede" kaldılar (ters ayakta yakalandılar.)
Sol eğilimli faşistler bozuldular. Abdullah Cevdet'in ilk kadın ve işçi hakları savunucusu olduğunu söylüyorlar (genelev vesikasının fikir babasıdır!) Üstelik, ne de olsa İttihat ve Terakki'nin (yani onların sevgili partisinin) ilk kurucularından biri...
Böyle bir adamın hatırasına yapılır mı bu? O Melih var ya o Melih, hep o yapıyor işte...
"Ankara Belediyesi'nin cumhuriyet döneminde konmuş cadde ve sokak isimlerini değiştirmeye hakkı var mıdır?" diye soruyorlar.
Belki Osmanlı isimlerine vardır, cumhuriyet isimlerine yoktur... Hani bir cadde "bu memlekette azınlıkların sadece hizmetçilik ve uşaklık etme hakkı vardır" demiş olan büyük Türk büyüğünün adını taşısa, Mahmut Esat Bozkurt Caddesi olsa, kimse onu Hrant Dink Caddesi yapmaya kalkamaz...
Öte yandan sağ eğilimli faşistler yani faşist gibi faşistler, ikili birli kaldılar...
Öyle ya, herif hem Türk ırkçısı (aslında Kürt'tür ha!), hem de "Türk kanına İtalyan ya da Alman kanı katmak" istiyor!
Şimdi biz bu herifi bu çelişkileriyle neremize sokalım?
İyi ama, Nobelli profesörümüz Aziz Sancar da eski bir ülkücü... Üstelik madalyasını getirmiş Genelkurmay'a teslim etmiş, 19 Mayıs'ta tekrar vatan topraklarına gelip oradan alacak, bu sefer Anıtkabir'e götürecek...
Hangisi daha bir sentez? Türk kanına İtalyan kanı katmak mı, Atatürk rozetinin yanına Osmanlı tuğrası katmak mı?
Buna çözüm bulsunlar, sonra onlara bir ev ödevi daha vereceğim:
Devlet Bahçeli, "sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük, bir başka bahar için sadece yaprak döktük" demiş.
Yaprak sayısı beş ay içinde seksenden kırka indiyse, ağacın tamamı hangi seçimde kellenir de bazı faşist yazarların taş kafasına döner? Tartışınız.