Saatçiler zor durumdalar. Birisi "Türkiye'de saat pazarı beş-altı yıl geriye gitti" diyor, başka birisi "sıkıntılı bir yıl oldu" diye ekliyor.
Pazar yüzde 25 oranında daralmış, İsviçre'den yapılan ithalat da gerilemiş.
İthalatçılar, döviz kurlarındaki yükselmeyi ve Rusya krizini neden gösteriyorlar. Pahalı markaları Rus turistlere satıyorlarmış, eh, Rus turist de gelmezse...
Şaka değil, Türk müşteriyi de katarsanız 1 milyar doların döndüğü bir pazar bu.
Fakat hiçkimse saat pazarının sarsılmasında "yirmi birinci yüzyıl etkisini" gözönüne almıyor.
Nasıl bildiğimiz şekliyle "sinema salonu" ortadan kalkma yolundaysa, bildiğimiz "kol saatinin" de ömrü kısaldı. Tarihe karışacak.
Çünkü artık içimiz dışımız saat oldu!
En basit örneği cep telefonu.
İnsanlar, ota bota "selfie" çekmek için kullandıkları ve "kollarının bir uzantısı haline gelmiş" cep telefonunun saati manda gözü gibi her daim önlerindeyse, onu niçin bir de bileklerine taksınlar?
Bilgisayarda saat, televizyonda saat, ev telefonunda saat, müzik setinde saat, buzdolabında saat, fırında saat, klimanın uzaktan kumandasında bile saat... Hepsi "digital", üstelik bilgisayarın saati ayar da istemiyor, yaz saatinden kış saatine, kış saatinden yaz saatine geçildiğinde kendiliğinden değişiyor.
Kaçmak istesen de kaçamıyorsun, günlük hayatta kullandığın en "alakasız" araçlar bile saati getirip gözüne sokuyorlar...
Demek ki bir devir değişmiş.
Bilinen şekliyle fotoğraf makinesi nasıl artık sıradan insanların almadığı, ister profesyonel ister amatör "sanat fotoğrafçılarının" özel aracı durumuna düştüyse, kol saati de "görgüsüz yeni zenginlerin ziynet eşyası" oldu çıktı.
Çünkü kol saatini elmaslarla pırlantalarla, zümrütlerle yakutlarla "arada laf ola saati de gösteren" mücevherlere dönüştürdüler.
İşin öylesine suyu çıktı ki, bazı saatlerde rakam bile yok! Rakam yerine küçük küçük (kimisinde büyük büyük) taşlar yerleştirmişler, saati "göz kararıyla" tahmin edeceksin! Kimisinde akrep ve yelkovan bile yok! Saat niyetine taşıdığın, yalnızca değirmi bir mücevher altlığı, bir tabanlık.
Bunların da en büyük müşterisi Ruslar, bir de Araplar tabii.
Hani, Faberge'nin üretip Bolşevik darbesi öncesi Rus aristokratlarına, şimdilerde de Arap zenginlerine sattığı o çok gereksiz "yumurtalar" gibi... İşte o "taşlı saatler" de mücevher kaplı Faberge yumurtalarına döndüler.
Hanım hanım... Gerdanlığı, küpeyi, bileziği "güzelliğinin altını çizmek" için takıyorsun, peki o yumurtayı ne halt etmeye saklıyorsun, eve gelen konuklara hava atmak için mi? Şöminenin üstüne koymak adetti Rus aristokratlarında, Arap çöllerinde şömine de yok, nereye koyuyorsun?
Önümüzdeki yaz belki göremeyeceksiniz ama, "birtakım seçkin deniz kıyısı otellerinde" görgüsüz Ruslar koca parasıyla edindikleri altın takılarını takıp takıştırıp denize öyle giriyorlar, uyanıklar da göz ucuyla bekliyorlar, "karı yüzerken koparıp düşürse de bir punduna getirip kapsak" diye...