Hep 1915'i konuşuyorsunuz, bir de 1917'ye bakalım... Çanakkale geçilememişti ama dünya savaşının üçüncü yılında merkez devletlerinin iyice beli bükülmüştü, Almanya ve Avusturya açtı, Türkiye zaten hiç doymamıştı... Karşı tarafta da Rusya pes etmek üzereydi...
Rusya'da Bolşevikler "savaştan hemen çekilme" çağrısı yapıyorlardı (nitekim darbe yapıp iktidara gelince de bunu uyguladılar), bizim tarafta da cılız da olsa "münferit sulh" sesleri duyulmaya başlanmıştı.
Münferit sulh, yani müttefiklerine aldırmadan tek taraflı barış...
Avusturya'nın çiçeği burnunda imparatoru Karl bu fikre gelecek oldu, Almanlar aba altından sopa gösterip engel oldular.
Peki bizde? Dikta vardı, açıkça dile getirilemiyordu.
Mustafa Kemal de bu fikirdeydi ama susuyordu.
Kazanılamayacağı besbelli olan savaştan çekilme yanlılarının önderliğini, ünlü kabadayı Yakup Cemil üstlendi.
Bir darbe planladı... İttihat ve Terakki bütün işlerini darbe yöntemiyle yürütmez miydi?
Bunun arkasında da, Enver ve Talat'ı bertaraf edip ipleri eline almak isteyen Cemal'in olduğu söylenir (hani şu Kürtler'e "Tayyip sizi kandırıyor" deyip onları kışkırtan adamın dedesi.)
Bunun daha daha arkasında da İngiliz gizli servisinin olup olmadığını, darbe girişiminin İngiliz ajanı Satvet Lütfi Bey tarafından fişteklenip fişteklenmediğini, İngilizler'in Cemal'e "Enver'i devir seni destekleyelim" demiş olup olmadıklarını araştırmayı da, ila maşallah kendilerine hep birşeyler bırakılan değerli tarihçilerimize bırakıyoruz...
Yakup Cemil fedaileriyle birlikte Babıali'yi tıpkı dört yıl önce yaptığı gibi basacak, ama bu sefer Enver'i devirecekti. Silahlı adamlarını Harbiye Nezareti yanında Bakırcılar Çarşısı'na yerleştirmişti.
Mustafa Kemal Paşa'yı da Harbiye Nazırı yapacaktı! Dünya savaşından da hemen çıkacaklardı. Devlet ayakta kalacaktı. Mustafa Kemal hiç sesini çıkarmıyor, karışmıyor, gelişmeleri bekliyordu.
Fakat Yakup Cemil yapmaması gereken çocukça hatalar yaptı. Meserret Kıraathanesi'nde bilardo oynarken uluorta "Enver'i de asacağım Talat'ı da" diye atıp tutuyor, yan masada Teşkilat-ı Mahsusa ajanları da harıl harıl not alıyorlardı...
Aynı hatayı kırk altı yıl sonra Talat Aydemir de yapacaktı: Ankara Orduevi'nde rakısını içerken İsmet Paşa'yı devireceğini açık açık herkese anlatıyor, yan masada bu sefer de askeri istihbarat not alıyordu!
Yakup Cemil tutuklandı. 1917 yazının çok sıcak bir gününde, o zamanlar bomboş olan Kağıthane'de kurşuna dizildi. Eşi Nevber Hanım'a "hidemat-ı vataniyye tertibinden" yani vatan hizmeti kapsamında ayda 33 kuruş yani 0,33 Osmanlı Lirası maaş bağlandı.
O çok sıcak günde, kendisini kurşuna dizecek olan idam mangasına karpuz ısmarladığı söylenir.
İyi mi oldu? Savaştan yakamızı vakitlice sıyıramadık, sonuna kadar gittik, ertesi yıl da yenildik, yıkıldık.