Bilindiği gibi, yeni Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne itiraz edenler bunu "Atatürk'ün vasiyeti vardır, Orman Çiftliği arazisine çivi bile çakılamaz" iddiasına dayandırıyorlar.
Ayrıca "külliye" teriminden de "Osmanlı kültürüne aittir, gericiliktir" diye gıcık kapanlar var. "Saray" deyimi de özel bir tepki yaratıyor, Atatürk İstanbul'a geldikçe herhalde beş yıldızlı Dolmabahçe Oteli'nde kalıyordu.
Atatürk'ün vasiyetnamesinde Orman Çiftliği'yle ilgili, şu yönde ya da bu yönde, olumlu ya da olumsuz hiçbir şey yoktur.
Yalnızca, 1937 yılında İnönü'ye yazmış olduğu bir "tezkere"de Orman Çiftliği hakkında birtakım sözler vardır, bunlar da genelgeçer, sıradan birtakım sözlerdir:
"Türk köylüsüne karşı vazifemi yaptım, mevzubahis hediye benim vermeyi düşündüğüm asıl hediye karşısında hiçbir kıymeti haiz değildir, ben icabettiği zaman Türk milletine canımı vereceğim", falan filan.
Benim de yazabileceğim, herkesin söyleyebileceği, aslına bakarsanız büyük öndere yakışmamış birtakım kolay laflar. Üstelik, AOÇ çuvallayınca da bu işe kalkıştığına pişman olup "ziraat senin neyine a Mustafa Kemal, sen çiftçi misin, baban çiftçi miydi" diye yakınan da kendisidir!
Vasiyetnamesinde bütün malvarlığını CHP'ye bırakıyor, bunu nemalandırmakla İş Bankası'nı görevlendiriyor, bu nemadan TDK ile TTK'ya para ayırıyor, ayrıca Makbule'ye ayda bin lira, Afet'e sekiz yüz, Sabiha'ya altı yüz, Ülkü'ye iki yüz, Rukiye ile Nebile'ye de yüzer lira maaş bağlıyor.
(Bunlar kim yahu?)
İsmet'in sevimli yavruları Ömer ile Erdal'ın yüksek tahsil masraflarını da unutmayalım tabii. İki hanıma da ev tahsis etmiş.
Bu kadar. Budur. Vasiyetnamede başka bir şey yok.
Kaldı ki bu vasiyetnamenin ıslak imzalı "orijinali" de devlet arşivinde yok! ("Büyük ihtimalle" Cumhurbaşkanlığı'nda olduğu söyleniyor.)
Madem Atatürk'ün vasiyetine bu kadar bağlıydınız, onun "ben ölünce yerime Mareşal Fevzi Çakmak geçsin" şeklindeki vasiyetine niçin uymadınız?
Atatürk, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde "AOÇ'de ancak ve ancak tarım yapılabilir, bu arazi başka hiçbir amaçla kullanılamaz" dememiş.
Hanımlara bıraktığı para konusunda da, doları doksan kuruştan hesaplamış. 1946 devalüasyonuyla doların iki yüz seksen kuruşa, 1958 devalüasyonuyla dokuz liraya çıkacağını öngörmemiş.
1956 yılında ölen Makbule'nin, taa 2001'de ölen Sabiha'nın maaşlarına hiç mi zam yapılmamış?
Yapılmadıysa bu yadigârlara çok ayıp edilmiş, yapıldıysa da vasiyet çiğnenmiş sayılır.
Peki, Atatürk vasiyetinde "sakın ha Boğaziçi'ne köprü yapıp güzelliğini bozmayın" demiş olsaydı ne olacaktı? Atatürk size "çok partili sisteme geçin" dedi mi ki geçtiniz?
İktidara çamur atmak istiyorsanız daha tutarlı ve somut yollar seçiniz. Örneğin "bizi kapatacaklar" diye ağlayınız ki kargalar bile gülsünler.
Bakınız, biz "bize el koyacaklar" diye ağlıyor muyuz? Pek pek şunu diyoruz: Bir ip var bir de kuşak, el koyacaksan uzat elini!