Şimdi "korkunç yenge" desem gençler boş boş bakacaklar, bizim kuşak da "sahi ya, öyle bir kadın vardı" diyecek...
Madame Nhu... Güney Vietnam'ı kocası ve kaynıyla birlikte yöneten ve sömüren kadın... Batı basınında Dragon Lady olarak geçerdi, Ejderha Hanım... Biz onu "bizim yerli okuyucunun anlayacağı" şekle getirmiştik.
Bir de kuzeyli General Giap vardı. Hayatta olduğunu bilmiyorduk. Geçen gün 101 yaşında ölmüş.
General Giap önce Fransız ordusunu perişan etmiş, sonra da Amerikan ordusunu yenmiş adamdır.
Ne tuhaf, o zamanlar dünyayı kasıp kavuran Vietnam'ı şimdi kimse ne hatırlıyor, ne de öldüler mi kaldılar mı, ne yerler ne içerler diye merak ediyor... Komünizmin Kuzey Kore ve Küba'da sürmesi herkesi şaşırtıyor da Vietnam kimsenin umurunda değil.
İki emperyalist blok arasındaki çekişme dünyanın öbür ucunda, Uzakdoğu'da sürdüğü sürece rahattık. Sonra, 1967 yılında İsrail saldırısıyla "sistemlerin çatışma noktası" Ortadoğu'ya kayıverdi.
Yani, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın ve bizim salim arkadaşların sandığı gibi Vietnam savaşı "bizim savaşımız" değildi. Tam tersine, çatışma dünyanın öbür ucunda sürdüğü sürece bizim bu köşede başımız derde girmeyecekti.
Vietnam'da "pisliği yapan" da komünistlerdi aslında.
ABD, dünya savaşının son aylarında Yalta'da varılan "paylaşım anlaşmasına" saygı gösteriyor, Sovyet nüfuz bölgesine bulaşmıyordu. İşte bunun için ne Macaristan ayaklanmasında kılını kıpırdattı, ne de Çekoslovakya olaylarında.
Tam tersine, komünistler sürekli mızıkçılık ettiler. Önce Kuzey Kore güneye bulaştı, sonra da Kuzey Vietnam kendi güneyine. Daha sonra da Kızılordu Afganistan'a.
Fakat gün geldi, kapitalist emperyalistler de İsrail vasıtasıyla su koyuverdiler.
Sistemlerin biri battı, öteki sıkıntı içinde.
Ölülere soramayacağım için, o zamanlar "Fruko" tabir ettiğimiz "toplum polisinin" copuna aşina olan eski arkadaşlara soruyorum: Vietnam'ın yarısının değil de tamamının komünist olabilmesi için dayak yemeye değer miymiş?