Bundan çeyrek yüzyıl önce, yağcıları "Turgut Özal'ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ne aday gösterileceğini" yazdıkları zaman bir tarafımla gülmüştüm. Hiçbir "sorunlu ülkenin" politikacısı bu göreve aday olabilemezdi.
Genel sekreterler dünya düzeninde "arıza çıkarmayan" ülkelerden seçilirlerdi, ki bu da ya İsveç, Norveç falan gibi ruhsuz yerler, ya Güney Kore gibi sistemin uslu çocukları, ya da Birmanya, Peru, Ghana gibi "alakasız" ülkeler olurdu.
Türkiye öyle değil...
Ama Hırvatistan işte tam da öyle.
Avrupa Birliği'ne Hırvatistan girdi, Türkiye girebilmiş değil. Bu da Türk halkının hiç umurunda olmadı ama Türk gazetecileri üzüldüler.
Dubrovnik'e gezmeye giden küçük burjuvalar hariç, halkımız Hırvatistan'ın yerini bile haritada ha deyince gösteremez.
Gazetecilerimiz de "küçücük Hırvatistan'ı alıyorlar, koskoca Türkiye'yi almıyorlar" diye ağladılar ama bu da ne orada ne burada kimsenin umurunda değil.
Oysa Dubrovnik'e şöyle "Google Earth"den bile bir göz atmak, Hırvatistan'ın niçin girdiğini, Türkiye'nin niçin giremeyeceğini anlamak için yeterlidir.
Hırvatistan "zaten" bir Avrupa ülkesidir.
Hırvatistan'ın Avrupa'da bulunması değil, Yugoslavya adı verilen çakma devlette uzun süre bulunmuş, kalmak zorunda kalmış olmasıydı "arıza"...
Hırvatistan katolik bir ülkedir. Öteden beri Latin alfabesi kullanır. Bülbül gibi Almanca bilirler, Macarlar gibi.
Hırvatistan, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bir eyaletiydi ve hukuken de Macaristan'a bağlıydı.
İmparatorluk yıkılınca, küçültülmek istenen Macaristan'ın elinden alındı, Yugoslavya adıyla kurulan zoraki mozayiğe yapıştırıldı.
Eh, sonra Yugoslavya komünist olunca o da oldu tabii. Komünizmin yıkıldığı yıllarda Yugoslavya da Almanya tarafından parçalandı, bu süreçte Hırvatistan hep "fevkalade iltifata mazhar ülke" olarak desteklendi.
Sonunda, Almanya Hırvatistan'ı birliğe de aldı işte.
Hırvatistan'ın kişi başına düşen milli geliri de görünürde bizden fazladır. (Gerçekte değildir ama kayıt kuyut altında tutulamayan verilerle resmi iş görülemiyor.) Hırvatistan sorunsuz bir ülkedir.
Almanya'ya kafa tutabilecek değil, tam tersine her zaman "medyun-u şükran" kalacak bir ülkedir. Bir Alman uydusu gibidir.
Hırvatistan, kafasıyla, ruhuyla, kültürüyle mükemmel bir Orta Avrupa ülkesidir, onun en ucunda bulunsa dahi. Batı'nın boyunbağı olan "kravatın" vatanı da orasıdır.
Kravat, "Hırvat bağı" demektir.
Ezcümle, Hırvatistan Avrupa'ya girmedi, geri döndü.
Hani İsmet İnönü'nün çok partili sisteme geçmediği, geri döndüğü, dönmek zorunda kaldığı gibi.
Şimdi "Hırvatistan girdi biz giremedik" diye ağlayan çokbilmişler, Recep Tayyip Erdoğan'a "demokratik reformları tamamlayamadı da ondan giremedik" diye kızmasını biliyorlar da...
Ecevit'e acaba "Kıbrıs meselesinin düğümlü kalmasını sağlamak için Avrupa Birliği'yle ilişkileri tek taraflı olarak koparmıştı" diye kızmak niçin akıllarına gelemiyor?
Olur mu efendim, koskoca Ecevit bu, CHP'nin, "partimizin" eski başkanı, değil mi?
Acaba Taksim'de yeni bir ayaklanma çıkarsak Almanya'nın hoşuna gider de bizi alır mı kardeş?