Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Bas bas paraları Brown'a

Dan Brown'un yeni romanı "Inferno" (Cehennem) dün piyasaya çıktı. Başta bendeniz olmak üzere bütün dünyada yüz binlerce enayi hemen bugün alıp okumaya koyulacak. Kimileri dünden beri yarılamışlardır bile...
Söylendiğine göre, romanın bir bölümü de İstanbul'da geçiyormuş.
"Dan Brown bizi adam yerine koydu" diye sevinen enayiler romanı daha da büyük bir keyifle okuyacaklardır. Brown'un Boğaziçi'miz, rakımız, şiş kebabımız ve kadınlarımız hakkında neler düşündüğü belki romanda bulunamayacaktır ama merak edilecektir. Basın enayileri de "turist getirir" diye sevineceklerdir.
Bunu daha önce Jean-Christophe Grange adında bir Fransız esnafı daha yapmıştı, romanın bir bölümü bizim okulun ön bahçesinde geçiyordu (Galatasaray), bir bölümü de -elbette- turistik bölgemiz Kapadokya'da. Filmi de var.
Oysa bu aşağılık kompleksini geride bıraktığımızı sanıyorduk...
"Bizi adam yerine koydular" diye sevindirik olma alışkanlığımızı... İstanbul'da geçen James Bond serüvenlerinden birinin ("Rusya'dan Sevgilerle") tam elli yıl önce çekildiğini görmeyip "İstanbul'da James Bond çektiler" (Skyfall) diye yaygara eden basının alt tabaka hamşoluğunu...
Aslında, bu muhabbet onunla ve "Topkapı" filmiyle başladı. İyi de oldu, İstanbul'u turizme açtı.
Gerçi geç uyanmıştık, İspanya ve İtalya bu alanda atı alıp Üsküdar'ı geçmişlerdi ama olsun...
"Devrik" başbakan Menderes'e kimse turizmin önemini ve yararını anlatamamıştı, Menderes'in Amerika'dan borç alabilmek için kıvrandığı dövizler turistlerin ceplerinde durup duruyordu ama rahmetli çiftçiydi, turizme aklı basmıyordu. Traktörden anlıyordu.
Yabancılar keşfedince, elimizde ne tür zenginlikler olduğu bizim de kafamıza dank etti. Fakat artık bu tür "aman ne iyi, romanda bizden bahsediyorlar, turist gelir" küçüklüklerinden kurtulmamız gerekir. Türk basınına bile yakışmıyor.
Dan Brown'a gelince...
İşini çok iyi bilen bir esnaftır.
"İyi yazılmış kötü roman" tarifi, Brown'un eserlerine de cuk oturur.
Amerikan yayıncılık kurtları, bu tür romanlara "page turner" diyorlar, sayfa çevirtici!
Bundan önceki romanını iki günde bitirdim ("Kayıp Sembol") ama pek tutmamış, yani umulduğu kadar satmamış, hayal kırıklığı yaratmıştı. Beş para etmezdi ama elden bırakılamıyordu, amaç da buydu.
Brown, ününü ve parasını, asıl ortalığı kasıp kavuran "Da Vinci Şifresi"ne borçludur, biliyorsunuz. "Melekler ve Şeytanlar" da onun, yarattığı ilgi ve satış ivmesinden yararlanan şişirme bir devamı sayılabilir.
Hazret-i İsa'nın çarmıhta ölmediği, Mecdelli Meryem'le aslında evli ve çoluk çocuk sahibi olduğu ve soyunun da Güney Fransa'da sürdüğü iddası, Hıristiyan ülkelerini gerçekten de birbirine katmıştı.
Oysa bu hiç de yeni bir iddia değildi, konuyu Brown'dan yirmi yıl önce yazan Michael Baigent, Henry Lincoln ve Richard Leigh üçlüsünün kitapları da çok satmıştı hatta milyona ulaşmıştı...
Fakat küçük insanların daha da etkilenmeleri için meselenin mutlaka roman kalıbına dökülmesi ve filminin de yapılması şartmış!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA