Bir zamanlar İstanbul varoşlarında bir ayaklanma olmuştu da Yaşar Kemal ile Zülfü Livaneli'yi göndermişlerdi hani, "bunların lafını dinlerler" diye...
Ne işe yaradığını hatırlamıyorum, bir işe yaramış olsaydı hatırlardım.
Şimdi de nur topu gibi bir "akil adamlar" meselesi çıktı karşımıza. Akil adamlar "akıllı adamlar" demek ama Osmanlıca söyleyince daha fiyakalı oluyor.
Yani, ombudsman... Bu da İsveççe'si, daha da fiyakalı.
TC ile PKK'nın arasını mı bulacaklar?
Ne yapacakları pek belli değil, çünkü henüz ortada bir "görev tanımı" yok.
Sınır kapılarında dört ayrı noktada yedili gruplar halinde "ispat-ı vücut" edecekler, PKK militanlarının silahlarıyla birlikte sınır dışına çıkışlarını gözetleyeceklermiş... "Gözlemci statüsünde" olup bitenlere bakacaklar.
Ellerinde bir çetele olmadığına göre, "Haso çıktı gitti ama Memo ortalıkta görünmedi" gibi saptamaları nasıl yapacaklar? Müdahale edip maraza çıkarmaya kalkabilecek faşistlere hangi güçleriyle nasıl engel olacaklar? Bunlar belli değil.
Hangi yetkiyle saptanacaklar? Herhalde başbakan seçecek.
Kimlerden oluşacak bu heyet? Aday kadroda bazı isimler varmış.
Her kafadan da bir ses elbette hemen çıkmaya başladı, kimisi "gençlere de yer verilsin" diyor, kimisi "kadınlar da olsun"... Listeler yapanlar, araya kendi arkadaşlarını sokuşturanlar da gördük. Yarın birisi çıkıp da "sakatlar ve özürlülere de kontenjan tanınmalıdır" derse hiç şaşmam.
Bu listeler daha çok da "yakıştırma" yöntemiyle yapılıyor... "Barışı en çok kim savunmuştu" diye bakılıyor, o zaman Ali Bayramoğlu, Oral Çalışlar gibi isimler hatırlanıyor. Onlar da memnun, "bu aşamada bir şey söyleyemem" deyip beklemeye koyuluyorlar.
"Değişik görüşlerden" olmaları isteniyormuş ama herhalde hiçbir "ulusalcı" buna yanaşmayacaktır. Kendi reklamları için Livaneli falan gibi kişiler gitmeye kalkarlarsa herhalde epey güleriz. O zaman Mustafa Sarıgül'ü de aman unutmayınız.
Korkarım bu işin de suyu çıkmak üzeredir.
Soruyu "Kürt militanı kimin lafını dinler?" diye de sormak mümkün.
Herhalde İsmail Beşikçi'yi dinler, Yaşar Kemal'i dinler, Hasan Cemal'i de dinler.
Aday listesinde bulunan sevgili dostumuz Kadir İnanır'ı dinler mi?
O belki de kadın militanları etkilemek için mi düşünüldü acaba?
"Etkileyici artist" aranıyorsa arabesk yıldızları Hande Yener ile Ebru Gündeş daha yararlı olmazlar mıydı?
Bu akıllıların ille de "değişik meslek gruplarından" olmaları mı gerekiyor? O zaman gazeteci, yazar, işadamı var da kebapçı neden yok? Din adamı hani nerede? İlle üniversitelere, barolara, odalar ve borsalar birliklerine falan "kontenjanlar" mı ayırılacaktır? Kurucu meclis mi toplanıyor?
Görev ve yetki tanımı yapılmadığı, özellikle de bu heyetlere "yaptırım gücü" sağlanmadığı sürece heyetler şu kişilerden de oluşsa farketmez, bu kişilerden de... Yok bu görev yalnızca "dostlar alışverişte görsün kabilinden sembolik bir gözlemci grubuna" indirgenecekse, sonuçta kim gitse farketmez.
Bu tuhaf girişimde, başbakan şöhret pekiştirmeye kalkacak bazı çakalların "kendi isimlerini pazarlama" tuzağına düşmemelidir, düşecek adam da değildir.