Taksim'e topçu kışlasının yeniden yapılması kararı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan dönmüş.
Kurul böylece, tarihi topçu kışlası binasının bir "kültür" ürünü olmadığını, buna karşılık 1940 yılında Lütfi Kırdar'ın yaptırdığı İnönü Gezisi'nin bir "tabiat" varlığı olduğunu söylüyor. Kışla binasının sinemalarıyla, sergi ve konferans salonlarıyla, lokanta ve kafeteryalarıyla bir "kültür ve eğlence merkezi" olacak olması Kurul'u tatmin etmemiş.
Geceleri parkta koli kesen eşcinsel vatandaşlara açık bir etkinlik alanının korunması tercih edilmiş.
Kurul, gerekçe olarak "park İstanbul'un belleğinde yer etmiştir" diyor. Önce tarihi binayı yık, belleklerden sil, sonra yerine koyduğun yer etsin, aman ne güzel...
Tramvay da belleklerden silinmişti, onu hiç görmemiş yepyeni kuşaklar gelmişti, Beyoğlu'na niçin çakma bir tramvay koydunuz, sinemacılar ve televizyoncular "dönem filmi" çekerlerken kolaylık olsun diye mi?
Bu patırtının ilginç yanı, liberallik gayretiyle iktidarı destekleyen gazeteci ve yazarlarımızın, birdenbire dönüp bu kez entellik gayretiyle projeye karşı çıkmaları oldu! Asıllarına rücu ettiler. Nasyonal sosyalist gazeteciler de zaten hükümete uyuzluk olsun diye her ne yapılsa karşı çıkacaklardı...
Topçu kışlasının görüntüsünün (kendisinin değil, "fasad"ının!) bile tarihin diplerinden çıkarılmasına, sözde "yeşil alan kalmayacak" diye itiraz ettiler.
Hayır, aslında "31 Mart ayaklanmasının simgesi hortlayacak" şeklindeydi itiraz...
Bu kafa, saraylara da "zevk ve sefaya dalmış pis padişahların evi" gözüyle bakan kafadır.
Böylece, en sevimsiz, en çirkin binalarla kuşatılmış, dünyanın en kelek meydanlarından biri olan Taksim, olduğu gibi kalacak. Hayırlı olsun.
Umarız bu arkadaşlar, 31 Mart ayaklanmasının asıl merkezi olan Taşkışla'nın da İTÜ'nün elinden alınarak yıktırılmasını talep ederler! Öyle ya, gericilik simgesinin daniskasıdır.
Yerine de park yaparsınız, adına
Demokrasi Parkı dersiniz.