Cezayir cumhurbaşkanı Abdülaziz Bouteflika, bizim Davutoğlu'na "Osmanlı Milletler Topluluğu" kuralım demiş... Ottoman Commonwealth...
Bu teklif Davutoğlu'nun hoşuna gitmiş. Muhalif basın da dalgasını geçiyor: Başımızı derde mi sokacaksın? Kursan kursan iki milletli topluluk kurarsın.
Yok canım, Filistin de katılır, etti üç...
Belki Avrupa Birliği'nden koparsa Yunanistan da takılır ama Balkan ülkelerini hepten unut.
Dağılmış imparatorlukların eski sömürgelerini "pek o kadar da kendilerinden bağımsız bırakmamak", iplerini büsbütün elden kaçırmamak için buldukları bir numaradır bu, ama geç kaldık.
Bunu, on dokuzuncu yüzyılın başlarında yapacaktık!
Osmanlı düzeni, 1830'larda bitmişti...
Osmanlı ordusu, çürümüş Yeniçeri Ocağı'nın kapatılmasından sonra büsbütün şişmiş, ayaklanan Mısır ordusuna bile yenilmişti (yürüyüp Kütahya'ya kadar geldiklerini duymuş muydunuz?)
Can havliyle sarıldığımız Tanzimat, ölümcül hastayı oksijen çadırında seksen yıl daha tuttu, o kadar.
Osmanlı maliyesinin kesinlikle iflası da 1881 yılıdır.
O zamanlar bir Osmanlı Topluluğu kurulabilseydi... Meşrutiyete ancak 1876'da, daha doğrusu 1908'de değil de, sözgelimi yeni padişah Abdülmecid'le 1839'da geçilebilseydi... Bütün halkların eşit olacağı, her eyaletin kendi parlamentosunu ve hükümetini kuracağı, devlet başkanı olarak padişahı tanıyıp diğer bütün işlerinde özerk olacağı (hani Kanada ya da Avustralya gibi) bir topluluk oluşturulabilseydi...
Ama ne bu düşünce vardı Osmanlı'da, ne de bu düşünceyi doğuracak kadrolar! (O kadrolar Türk olmayan unsurlardan çıkacak gibi oldu, fakat buna benzer bir proje üreten, örneğin bir anayasa isteyen Rigas yokedildi.)
Bu kaçan fırsat, Osmanlı'nın önüne 1908 yılında son bir kere daha geldi.
Aslında 1908 ihtilali de görünürde bu amaçla yapıldı.
Fakat diğer halklar, devrim yaptık diye atıp tutan Osmanlı'da herşeyin eski hamam eski tas olduğunu çok kısa sürede gördüler.
Bunun üzerine de ayaklanıp bağımsızlıklarını elde etmekten başka çıkar yol bulamadılar. Konfederasyon olamıyorsa bağları tümden koparma yolunu seçtiler.
Biz ne hikmetse Yunan, Sırp, Bulgar bağımsızlıklarını anlayışla karşıladık, karşılamak zorunda kaldık da, Ermeni ve Kürt halklarına bu heveslerini çok pahalı ödettik!
1908 ihtilaline yol açan Türk bürokratları, söylediklerinin tam tersini, en olmayacak şeyi yaptılar: Milliyetçilik.
Üstelik eldeki çürük çarık imparatorluğu tutmak da onları kesmedi, gidip Turan İmparatorluğu kurma hevesine kapıldılar. Hem de bunu, Almanya'ya tam teslim olarak yapacaklardı...
Teşkilat-ı Mahsusa niçin kurulmuştur, bilir misiniz? Hayır, Altan ailesinin telefonlarını dinlemek için değil, Alman güdümünde, İran ve Afganistan'ın içini karıştırmak için!
Davutoğlu hiç boşuna hayale kapılmasın.
Bu bürokrasiyle, bu İttihatçı kafalarla değil milletler topluluğu, inşaat iskelesi bile kurulmaz.