Yıllar önce, Auschwitz toplama kampının "ölüm tabutluklarından" birine girmiştim. Sonra o tabutluk benim rüyalarıma girdi, gaz odasının duvarlarında gördüğüm tırnak izleriyle birlikte.
Tutukluyu buraya tıkıyorlar ve öylece bırakıyorlardı günlerce. Ne yiyecek, ne su... "Kendiliğinden" ölmesini bekliyorlardı.
Başka bazı kamplarda, SS neferlerinin, hani o çok sevimli bulduğumuz Alman kurt köpeklerini Yahudi kızlarının üstüne saldırttıkları bilinir. Bu köpekler kızların ırzına geçmek üzere eğitilmişlerdi. (Babayı öz kızıyla cinsel ilişkiye zorlamak ve karşısına geçip seyretmek de Alman faşistlerinin zevklerinden biridir.)
Türk faşistleri bu gaddarlık düzeyini tutturamadılar.
Onlar, köpekleri yalnızca çıplak erkek tutuklulara saldırttılar. Irzına geçmek için değil yalnızca takım taklavatını kapmak üzere.
Daha ince işler de yaptılar.
"Tepe" yaptılar örneğin.
Havalandırmaya çıkan elli kişiyi üst üste yatırdılar, onlara basıp en tepeye tırmanan sonuncusu İstiklal Marşı'nı söyledi.
"Ranza altı" yaptılar.
Koğuşta bulunan herkes bir komutla ranzaların altına giriyor, kolu bacağı dışarıda kalan, dışarıda kalan yerlerine tahta kalası yiyordu.
"Kervan" yaptılar.
Tutuklular tek sıra diziliyor, sonra herkes bir önündekinin sırtına biniyor ve kulaklarından tutuyordu. Bu şekilde yürütülüyorlar, herkes dökülüyor, ayakta kalan "yarışmayı" kazanıyordu.
"Zincir" yaptılar.
Ters yöne bakan iki tutuklunun boyunlarına zincir geçirip bir komutla ters yönlere koşmalarını sağladılar.
"Germe" oynadılar.
Tutuklunun bir bacağı merdivenin trabzanına, öbür bacağı koğuş kapısının gözetleme deliğine bağlanıyor, kapı kapatılıyor ve tutuklunun gerilmesi sağlanıyordu.
Sigara içirdiler.
Beş sigara birden yakılıp tutuklunun ağzına sokuluyor, "çek" ve "bırak" komutlarıyla içiriliyor, geriye kalan izmaritler ve filtreler de tutukluya yediriliyordu.
Sehpa yaptılar.
Tutuklu gecenin köründe koğuşundan alınıp düzmece bir mahkemede idama mahkum ediliyor, bir üst katın merdiven trabzanına ip bağlanıp tutuklunun boynuna ilmek geçiriliyor, tutuklu buradan sallandırılıyor, tam boğulacağı sırada ip açılıyordu. Boynunun kırılıp gerçekten ölmemesi için ip kalın bir bezden yapılmıştı.
Yeni öğrendim, bir de "veremle savaş" oyunu oynanmış.
Veremli tutukluların balgamları "tahlil yapılacak" gerekçesiyle toplanmış, diğer tutukluların karavana kazanlarındaki yemeklerine karıştırılmış...
İşte yavrularım, bütün bunlar, hesap vereceği mahkeme salonunu "hastayım" numarasıyla teşrif etmeyip yatağından "tele konferans" yöntemiyle ifade veren adamın döneminde oldu.
Ve sırf hükümete karşı çıkmak için sımsıkı sarıldığınız Anayasa da, o adamın, seçilmiş değil atanmış bir meclise emir ve komutayla yazdırdığı Anayasa'dır. Yeni bir Anayasa'ya engel olma çalışmalarınız da size hayırlı olsun.