Taksim Meydanı değiştiriliyor diye esnaf dırlanıyormuş, ülkemize matbaa geldiği zaman "divitçi esnafı" da dırlanmıştı, Galata Köprüsü yapıldığı zaman "kayıkçı esnafı" da...
Ama o zamanlar bunu alıp iktidarın aleyhinde kullanacak hergele basın yoktu.
Olacaktır böyle dırlanmalar.
Gerçekten radikal önlemler alınabilse, siz Bağdat Caddesi'ndeki dırlanmayı görün asıl...
Şimdilik, çoğu zaman olduğu gibi "palyatif" önlemlerle, yani yetersiz ve geçici çözümlerle yetinilecek: Bağdat Caddesi'ndeki binaların yüzde 80'inin "yıkılacak durumda" olduğu saptanmış... Sıkı bir lodosa değilse bile sıkı bir depreme bakıyor, belki ona bile gerek kalmayacak.
Eski deyimle "mail-i inhidam"... Yıkıldı yıkılmak üzere...
Bunlardan hepi topu yalnızca 30'u için depremi beklemeden yıkım kararı verilmiş, "kentsel dönüşüm projesi" kapsamında.
Sonra belki bir o kadarını daha yıkarlar, iş de orada kalır.
Yerlerine yenileri ve sağlamları yapılır, basının yukarıda sözünü ettiğim kesimi "pis müteahhitler gene para kazanacaklar" diye dırlanır, sonra da konu kapanır gider.
Hiçkimse Bağdat Caddesi'nin tümünün, evet tümünün sakilliğini, çirkinliğini sorgulamaz.
Bağdat Caddesi "göz hizasında" çok pırıltılı, çok fiyakalıdır. Ama kafanızı kaldırıp yukarıya bakmayacaksınız, apartmanların suratları birbirinden iğrençtir.
Caddenin giriş katları, açılan "butikler" ve "kafeler" sayesinde iyi kötü bir estetiğe kavuşmuş, üst katlar, "hali vakti yerinde" sakinlerinin o konutları bırakıp kaçmasıyla işyerlerine dönüşmüş ve bir dönem Beyoğlu'nda olduğu gibi sakil bir tabela mezarlığı meydana gelmiştir. Özellikle Şaşkınbakkal ve Kızıltoprak gibi iki düğüm noktası birbirinden çirkindir.
Binaların kendileri de, çizene Güzel Sanatlar Akademisi'nin birinci sınıfında hocadan dayak yedirecek kadar suratsız, sıradan, zevksiz, berbat... Popoma kalemle kapı pencere çizsem daha güzel bir "fasad" olur.
Osmanlı mimarisi dış görünüşe ve dış süslemeye önem vermezdi ama cumhuriyet mimar ve mühendisleri, hele altmışlı ve yetmişli yıllarda, şehrin görüntüsünü katletmek için birbirleriyle yeteneksizlik yarışına girmiş gibidirler.
Bu rezilliğe kim izin vermiş, kim göz yummuştur?
İster AP'li ister CHP'li, bir "estetik komisyonu" oluşturmayı aklından bile geçirememiş bütün belediyeler. Ve de bu kepazeliğe "olur" imzası atmış bütün Fen İşleri sorumluları. (İçlerinde "sıkı solcu" geçinenleri de biliriz.)
Şimdiki yöneticilerin aklına ne yazık ki "depreme dayanıklılıktan" başka kriter gelemiyor. Gelse bile, caddenin bütünüyle yenilenmesi trilyonlar gerektireceğinden, caddeye "radikal" şekilde de dokunulamıyor.
Bu şekliyle hayırlı olsun bari. Çıkmaz ayın son çarşambasında Avrupa Birliği'ne girerseniz adını "Baghdad Boulevard" yapın, iki sıra ağaç da var, avunursunuz.
Ne yani, Acıbadem'e yapılan sitelere "Bitter Almond Residences" falan demeye utanmıyorsunuz da...