Şehitlere herkes üzülecek ama intihar eden işadamına kimse üzülmeyecek. Zengin olduğu için. Ya da bir zamanlar zengin olduğu ama sonradan battığı için.
Bundan "gizli bir zevk" alanlar da çıkacak... Almanlar buna "Schadenfreude" derler, başkasının başına gelen felaketten duyulan açık ya da gizli sevinç.
Çünkü bu toplum "sado-mazodur" abiler.
Öyle olmasaydı, askeri darbe dönemlerinde yıllarca hapis hatta idam cezası yapıştırdıkları insanlara bir de keyif için işkence yapılmazdı...
Öyle olmasaydı, çocuğu ölmüş bir Kürt politikacısına, kimbilir hangi budalanın "sosyal medya" adını taktığı ve içinde her çeşit asosyal sapığın, her tür bunalımlı manyağın hem de imzasız olarak kalem oynattığı birtakım sanal ortamlarda ağız dolusu nefret kusulmazdı...
Şehitlere herkes üzülecek dedim, bu lafımı da fazla ciddiye almayınız. Çünkü herkes üzülmüyor. Hiç umurunda olmayanlar da var, hem de çok.
Ama "yüreğimiz yanıyor, ciğerimiz bilmemne oldu, bilmemneremize ateş düştü" gibi yazılar yazmak çok kolaydır. Bu çığlıkları atarak PKK örgütünün tam da istediği propagandaya alet olursun.
Görevini yerine getirdikten sonra da döner, seni asıl ilgilendiren Galatasaray ya da Fenerbahçe maçına takılırsın.
Ya da "başbakan yenilgiyi hâlâ kabul etmemekte direniyor" diye suçlarsın onu...
Çok uyanıksan da sıkıyönetim istersin, hele başbakan bu tuzağa bir düşsün, hele ipler askerin eline geçsin... Bir umut...
Bendeniz, işadamının niçin intihar ettiğini merak ettim. İşleri bozulmuş, parası batmış, borçları varmış, falan filan... Onu sormuyorum.
Ben de işsiz kaldım, hem de kaç kere, benim de sigara bile alacak param yoktu, intihar etmedim. Girdim bir işe çalıştım.
Bunu yapamıyorlar. "Statü kaybını", sınıf atlamanın tersine "sınıf düşmeyi" hazmedemiyorlar.
"Bizim gibi" olmayı, "bizlerden biri" olmayı kendilerine yediremiyorlar yani.
Alıştıkları saltanatı bir daha göremeyecek olmanın üzüntüsü onları bitiriyor. Ay sonuna doğru kemerleri sıkmak onlara zül geliyor. Dolmuşa binmek en korkunç ceza. Kasaptan kıymayı gramla almak en müthiş yaptırım.
Banker Kastelli, bir şirkete mali danışman olarak girip üstelik iyi de bir maaşa çalışmayı hiç düşünmedi, bastı tetiğe...
Gemi sahibi de bir denizcilik şirketine dalmayı aklına getiremiyor.
İşin en acı yanı da şu: Onları oyalayacak birikimleri yok. Hobileri de yok. Aralarında rakı içmeyi hobi sanan da çok.
Emeklinin kendini boşlukta bulması ve bunalıma girmesi gibi...
Kimi zaman, "tam emekli" olsam da okunmak üzere masanın üstünde sıra bekleyen iki yüz kadar kitaba bir ucundan dalsam diye göğüs geçiriyorum... Bazılarını hiç okuyamadan ölüp gideceğimi de biliyorum ama bu ölüm kendi elimden olmayacak. Muhterem burjuvalar... Hayatınızın bir anlamı olsa... Paradan başka değerleriniz de bulunsa... Azla yetinmenin tadını bir alabilseniz...
Oysa çoğunuz gençliğinizde öyle yaşıyordunuz, Köpeköldüren'den Petrus'a terfi etmek güzel de oradan Doluca'ya düşmek mi zor?
Hani Karadenizli vatandaş, sıcak bir ramazan günü karşısında şılap şulup dondurma yiyen Hıristiyan'a "dininin kıymetini bil" demiş ya fıkrada... Sınıfımızın kıymetini bilelim arkadaşlar: Batma tehlikesi de yok, intihar açmazı da.