Birileri Kenan Evren'in savunmasını "ele geçirmişler"...
Başka birileri de geri kalmamak için "biz de ele geçirdik, biz de, biz de" diye çığlıklar attılar.
Meğerse avukat savunmayı kitapçık halinde bastırmış, isteyene dağıtırmış!
Geçirilen geçirene helal olsun, biz zarfa değil mazrufa bakalım:
Sayın Evren, savunmasında, "ben kurucu iradeyim, beni yargılayamazsınız" demiş.
Böylece Kenan Evren de Oğuz Kağan, Alp Er Tunga, Selçuk Bey, Osman Bey ve Mustafa Kemal Paşa gibi "Türk devleti kuran Türk büyükleri" arasında yerini almış.
Lakin, "beni yargılayamazsınız" sözüne savunma dilekçesinde yer veren Evren'in, bu efeliğini temellendirip niçin Yassıada Mahkemesi'nde "ben bu memleketin meşru cumhurbaşkanıyım, mahkemenizi tanımıyorum" demiş olan Celal Bayar gibi bir tavır koymadığı da merak konusu...
Fakat darbe kendi meşruiyetini kendisi getirmiyor mu?
Bu mantıkla darbe yapmak suç değil, darbeye teşebbüs etmek suç. Başaramayanı asıyorlar, başaranı cumhurbaşkanı yapıyorlar.
Zaten Kenan Paşa da savunmasını buna dayandırıyor, "halk 1982 Anayasası'na evet oyu vermişti" diyor.
Böylece müstakbel darbecilere de esaslı bir nasihat vermiş oluyor:
Aman ne halt ederseniz ediniz, darbenizden sonra ille bir anayasa yapınız, nasıl olsa sopanın ucunu gören evet diyecektir.
İleride maçanız sıkışırsa buna sığınırsınız. (Herhalde 12 Mart cuntası anayasada yalnızca birtakım "değişiklikler" yapmakla yetindiği için lanetle anılıyor, sıfırdan yepyeni bir anayasa yapsalardı büyük adamlar olacaklardı.) Şimdi tutup da 1982 yılında hayır propagandası yapmanın yasak, oy zarflarının da zar gibi saydam olduğunu falan paşaya hatırlatmayalım, bu yaşında yüzü kızarmasın.
Evren'in ve bürokrasinin savunucuları arasında "anayasa referandumunda yüzde 50 oy çokluğu sayılmaz, en az yüzde 70 olmalı" diyen utanmazlar vardı Türk basınında... Şimdi Evren'in meşruluğunu da "yüzde 92'ye" dayandıracaklardır, yüzsüz yazılarını bekleriz.
Paşamız, "hukuk yarın herkese lazım olacaktır" diye gazetelerden öğrendiği bir sözü de tekrarlamış savunmasında.
Haklıdır. 12 Eylül döneminde işkence gören binlerce tutukluya, asabilmek için yaşı büyütülen çocuklara da lazımdı da, bu temel ihtiyaçlarını karşılayan yoktu!...
Sayın Evren'i asmak için yaşını büyütmek gerekmiyor çok şükür, çünkü hem yaşı çok ileri, hem de idam cezası kalktı. Üstelik, mahkeme sürecine karışacak değiliz, belki beraat da edebilir netekim!
12 Eylül döneminde "devletin tüzel kişiliğinden başka mağdur olan yoktur" demiş paşamız...
Öte yandan "işkence suçu varsa bile zaman aşımı devreye girer" buyurmuşlar. Yani işkence bir "insanlık suçu" değilmiş.
Sivas sanıkları için zaman aşımını çok eleştiren değerli basın, bakalım bu konuda Evren'i eleştirecek midir?
Fakat savunmasının bir cümlesi bizi çok üzdü...
"İhtilal ahlaki olmayabilir ama ihtilali yasaklayan bir madde yoktur" demiş. Demek ki anayasanın ünlü "tağyir, tebdil ve ilga" maddesi bir mugalatadan ibaretmiş.
Ya da avukatı onun adına söylemiş.
Sayın avukat, müvekkilinin "ahlaksızlık ettiğini" mi kabul ediyor? Hiç yakışmadı.
Papadopoulos'a, Makarezos'a, Pattakos'a bile kimse ahlaksız dememişti yahu!