Gazeteyi açtım, haber suratıma tokat gibi çarptı:
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, "üç muhalefet partimiz de parlamenter rejim dediği için, biz de Ak Parti olarak mızıkçılık yapmamak adına 'parlamenter rejime devam' diyeceğiz" buyurmuş.
Bravo. Birileri "iktidar muhalefeti teslim alacak" diye tezvirat yaparken, muhalefet iktidarı teslim almış da farkına varmamışız!
Başkanlık sistemi tartışması böylece gündemden kalkmıştır.
Sayın Kuzu bu arada bir yandan "kuvvetler ayrılığı birinci sınıf demokrasinin temeli olmalı" derken, öte yandan "kuvvetler ayırımı parlamenter rejimde yoktur" diyor, üstüne "muhalefete uyacağız, parlamenter sistem devam edecek" diye de ekliyor.
Sıkı durun, bunun da üstüne "bu, sorunun çözülemeyeceği anlamına gelir" demiş.
Yenilgiyi kabul ediyor.
Siz anayasa manayasa yapmayın daha iyi, aziz ve muhterem kardeşim... Verin Hukuk Fakültesi'nin üçüncü sömestr öğrencilerine, ev ödevi olarak onlar çalışsınlar üzerinde.
Yani, kuracağınız birinci sınıf bir demokrasi olmayacak, bunu kabul ve itiraf ediyorsunuz.
Peki kaçıncı sınıf olacak?
Niçin geçemiyorsunuz başkanlık sistemine, kuvvetlerin tam anlamıyla ayrılığına?
Muhalefet istemiyor.
Muhalefet mi istemiyor, aslında siz mi istemiyorsunuz da muhalefetin üzerine yıkmaya hazırlanıyorsunuz? Yoksa korkuyor musunuz?
Baksanıza, "Abant" da öyle uygun görmüş, en iyisi "Abant'ı kırmamak için" deyin de görüntüyü kurtarın. (İsterseniz "cihet-i Abantiyye'den vuku bulan talep üzerine" deyin, Kamil Paşa gibi.)
Kuvvetlerin birbirine geçtiği, çorba olduğu sisteme devam yani... Bu mudur yani? Bu muydu mesele?
Çünkü parlamenter sistemde, meclis hükümeti de "kendi bünyesinden çıkardığı" için yasama ve yürütme içiçedir.
Bu elbette çoğunluğu kazananın işine gelir. Çünkü bu durumda, ara sıra Amerika'da yaşandığı gibi yürütmeyle yasama çelişkiye düşmezler. (Örneğin başkanın bütçe programına mecliste set çekilmesi gibi bir durum olmaz, Obama bunun sıkıntısını kaç yıldır çekiyor...)
Peki ne değişmiş olacak bu yeni anayasada? Bir şey değişmeyecekse ne gerek vardır yeni bir anayasaya?
"Kürtçe eğitim" ya da "dört artı bilmemkaç" falan gibi, anayasa hukuku kapsamına girmeyen, anayasada kalabalık etmemesi gereken teknik ayrıntılar mı?
"Yapıyı" değiştirmeyecekseniz neyi değiştireceksiniz?
1 Mayıs'ta yazılmaya başlanacakmış. Peki, bu sefer az yazılsın öz yazılsın, kısa ve net olsun, "giriş" bölümü kalksın, ona da razı olalım bari. Ölümü gördük, sıtmaya razı olalım.
Oyumuz, gene, yetmez ama evet... Fakat bu sefer gönülsüz bir yetmez ama evet.
Anayasada "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" maddeler kalacak mı, bari onu söyleyin.
Yoksa orada da mı muhalefeti sevindireceksiniz?
Bürokrasi boşuna telaşlanmış yahu...