Bir bu eksikti, şimdi de 19 Mayıs'ın "Atatürk'ün doğum günü" olarak kutlanmasını istiyorlar. Gençlik ve spor bayramı olması yetmiyor, 12 Eylül cuntasının sonradan eklediği, üzerine yapıştırdığı "Atatürk'ü anma bayramı" olması da yetmiyor, ille bir de doğum günü kutlanacak... Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı, son aldığı kararla aslında Atatürk'ü unutturmak istiyormuş!
Bunu Kemalist tarihçi Bilal Şimşir ortaya attı, fakat basında bir tek postalcı yazarın köşesinden başka hiçbir yerde yankılanmadı.
Anlaşılan, diğer Kemalistler bile bu kadarını "fazla" bulmuşlar.
19 Mayıs niçin Atatürk'ün doğum günü oluyormuş?
Çünkü kendisi öyle söylemiş!
Bilindiği gibi, Atatürk'ün doğum günü belli değildir.
Atatürk olarak doğsaydı, belli olurdu. Fakat gümrük memuru Ali Rıza Bey ile refikası Zübeyde Hanım'ın oğlu Mustafa kimliğiyle doğduğu için, aile doğum gününe önem vermemiştir.
(Ali Rıza Bey daha sonra memurluktan ayrılıp kereste ticaretiyle iştigal etmiş, fakat bu husus Atatürk biyografisinde "yakışıksız" kaçacağı için bilmeyenlerden özenle gizlenmiş ve bilenlere de unutturulmaya çalışılmıştır.)
Merhum Ali Rıza Bey, oğlunun günün birinde Atatürk olacağını tahmin edebilseydi, mutlaka bu kutlu doğumu bütün ayrıntılarıyla bir deftere not ederdi...
Eskiden Müslüman aileler çocuklarının doğum gününe önem vermezlerdi. Evde mutlaka bulundurulan Kur'an-ı Kerim'in kapağının içine kurşun kalemle yazılırdı en fazla.
Onu bırakın, Atatürk'ün 1880'de mi yoksa 1881'de mi doğduğu bile tartışmalıdır! Çünkü Atatürk rumi tarihle 1296 doğumludur ve bu yıl hem miladi 1880'e hem de 1881'e denk düşer.
Nitekim cumhuriyetin ilk yıllarında bu tarih 1880 olarak kabul edilmiş, daha sonra 1881 olarak düzeltilmiştir.
Atatürk'ün doğum gününün bilinmemesi devletin üst katlarında sıkıntı yaratmıştı elbette.
Örneğin tahtta çok kısa bir süre kalan İngiltere kralı Sekizinci Edward, Türkiye gezisinden döndüğünde, tebrik telgrafı göndermek için Atatürk'ün doğum gününü sormuş, bizimkiler apışıp kalmışlardı.
Bunun üzerine Atatürk de "bu niçin bir 19 Mayıs olmasın" deyince rahatladılar, köşkün genel sekreteri Hasan Rıza Soyak bu bilgiyi hemen Londra'ya aktardı.
Fakat gününü geçirmişti! Kutlamak ertesi yıl kardeşine, hani şu "kekeme kral" Altıncı George'a nasip oldu. (Elizabeth'in babası.)
Atatürk elbette kendi doğum gününü kendisi saptamakla "sembolik" bir tavır takınmıştı. Hani birtakım tarikatlere kabul edilenlerin birtakım ritüelleri tamamladıktan sonra "yeniden doğmuş" sayılmaları gibi, o da kendini 19 Mayıs'ta yeniden doğmuş olarak görüyor, geçmişi bir çırpıda siliyordu. (Çanakkale hariç tabii.)
19 Mayıs'ı Atatürk'ün doğum günü olarak vallahi kutlayalım. "Çakma yıldönümlerini" severiz. Türk ordusunu da Mete Han'ın kurduğunu kabul etmiyor, "milattan önce 209 yılını" doğum tarihi olarak kutlamıyor muyduk?
Pardon, kara kuvvetlerinin doğum tarihi tabii... Mete Han, hava kuvvetleri kuracak kadar öngörülü bir kağan değilmiş.