Bürokrasi elbette bir federal devlete karşıdır. Subay da karşıdır, sivil mülki amir de, yüksek yargıç da. Bu doğaldır.
Çok kişi farkında değil, hatırlatalım: Almanya da federal bir devlettir, İspanya da, hatta Büyük Britanya da. (O kadar ki, İskoçya'nın merkez bankası bile ayrıdır yahu!)
ABD'yi hiç saymadım.
Peki, Alman generali ya da İspanyol kaymakamı federalizme niçin karşı değildir de Türk memuru karşıdır?
Çünkü oralarda devlet yapı değiştirirken bürokrasiye sorulmamıştır. Alman ve İspanyol bürokrasileri, biri dünya savaşından öteki uzun bir faşizm döneminden "yenik" çıkmışlardı, ağızlarını açacak durumda değillerdi. (Allah Allah, sanki o dünya savaşlarının birincisinden bizim ordu galip ayrılmıştı! Sanki çok partili rejime dönen de biz değildik!)
Bizim burada yeni devleti bizzat bürokrasinin kendisi kurmuştur. (Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran "Türk milleti" değildir, öyle pazarlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'ni bazı komutanlar kurmuştur. Ordunun tamamı da cumhuriyet istiyor değildi.)
Efendim, Almanya'da da, İspanya'da da, Büyük Britanya'da da "bölgesel farklılıklar" belirgindir, tarihi yapı da parçalıydı, onun için federal sistem var... Denecektir.
Türkiye'de yok mu o farklılıklar? Daniskası var. Biz parçalı değil miydik? Parçanın feriştahı vardı tarihimiz boyunca.
İspanyol ordusu niçin 1978 Anayasası'na karşı çıkmayı düşünemedi? Halk öyle karar vermişti de ondan. (1981'de bir avuç serseri darbe yapmaya kalktı, başaramadı.)
İspanyol ordusu bundan ne kaybetti? Hiçbir şey. Nothing.
Bizde, seçim kazanmış partiyi kapattırmayı bile düşünebilmiştir.
Ama o devir geçti. (Umarım geçmiştir ha!)
Yeni bir anayasa yoldadır ve federasyona "benzer" bir şey kurulacaktır.
İmdi... Bürokrasi bunu istemez, "merkezi gücünü" kaybedeceği için.
Fakat "sokaktaki sivil vatandaş" niçin istemesin acaba?
Yani Kütahya'da oturan vatandaşa ne zararı vardır yahu, Diyarbakır polisinin lacivert değil de yeşil üniforma, Konya polisinin kahverengi üniforma giymesinin?
Edirne'de oturan vatandaşın ne umurundadır yahu kırmızı ışıkta geçmenin cezasının Rize'de elli lira, fakat Siirt'te seksen lira olmasının?
Diyarbakır'da toplanan vergi Diyarbakır için harcanacaktır, bunun Balıkesir'de yaşayan vatandaşa zararı nedir?
Ne zararı olacaktır Çanakkaleli'ye, Trabzon Lisesi'nde seçmeli Lazca dersi okutulmasının? Hangi çıkarına aykırıdır Mersinli'nin, Balıkesir Lisesi'ne seçmeli Çerkesçe dersi konulması?
Ama ortak ve resmi bir dil olacaktır tabii, o da Türkçe.
Kürt vatandaş, Manisa Adliyesi'ne işi düştüğü zaman, mübaşirin kendisini duruşmaya Kürtçe çağırmasını beklemesin. (Bilmez ki!)
Ordu da ortaktır, bayrak da, para da. ("Sarı, kırmızı ve yeşil" renkler ancak Türk bayrağının yanında ama "ikinci derecede bölge flaması" olarak kabul edilebilir. İsteyen Laz da simge olarak hamsiyi kullansın, sakınca yok.) Bunu kabul ediyorlarsa federasyonu tartışalım.
Unutmasınlar, Kürt'ün kırmızı çizgisi varsa Türk'ün de vardır.
Fakat o çizgiler "kanlı iz" olmasın artık.
Karar vermek üzere bugünlerde toplanacak olan Kürt Kongresi'ne herşeyden önce sağduyu ve akılcılık tavsiye eder, bütün Kürt kardeşlerimin gözlerinden öperim. "Makul olmayı" bilsinler, bu kavga da sona ersin.
Ama tek dertleri "Apo'nun serbest bırakılması" olursa, ne onlar bir yere varabilirler, ne biz, yani ne de Türkiye.