Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Kenan'ını al da git

Başbakan, şu anda Türkiye'de "zaten" yarı-başkanlık sisteminin olduğunu söylemiş... "Öyleyse neye karşı çıkıyorsunuz?" demeye getirmiş...
Böyle şeyleri yüzlerine çarpmak hiç hoşlarına gitmez hazretlerin.
Şu anda kurulu bulunan düzen Kenan Paşa tarafından "dizayn" ettirilmiştir.
Rektör atayan, yüksek yargıç atayan, büyükelçi atayan, komutan atayan (en azından onaylamazsa bu atamalar yapılamayan), "gerek gördüğünde" hükümet toplantılarına bile başkanlık eden bir cumhurbaşkanı...
Onun adı Kenan'dı... Yaparım derse yapardı!
Abdullah ya da Recep olunca huysuzlanırlar.
2007 yılında kıyamet de bundan kopmuş, bütün namussuzluklar bu korkuyla gündeme getirilmiştir: Yüksek bürokrasinin yararlanması için kurulmuş ince mekanizma, bütün olanaklarıyla, sivillerin, halkın temsilcilerinin eline geçiyordu!
Şimdi bazılarının da istedikleri, eski parlamenter sisteme geri dönmek, halkın eline bir daha böyle tehlikeli silahlar vermemektir.
Bu fikri de "1961 Anayasası'nın aslında ne kadar ilerici olduğu" şekerine bulayıp yutturacaklardır, bekliyorum.
Oysa o eski anayasada bile vesayet mekanizmaları çatır çatır kuruluydu. "Atanmış" senatörler (cumhurbaşkanının uygun gördüğü seçkinler) ve "doğal" senatörler (yani darbe yapmış emekli askerler) halkın temsilcilerinin yaptığı kanunları reddetme hakkına sahipti. Bir miktar sivile de bu hak bahşedilmişti ama "yüksek tahsilli" olmaları şartıyla!
Fakat o bile az geldi bürokrasiye, 1971 yılında kendi anayasalarını bile budadılar. Meclisi köle ederek, ve yüce demokrasi şampiyonu, anlı şanlı İnönü'nün de onayı ve desteğiyle!
Şimdi, ister tam başkanlık olsun ister yarı başkanlık, "hep onlar kazanır" diye korkuyorlar.
Açıkça darbe kışkırtamıyorlar, çünkü darbeciler kendi canlarının derdine düştüler, saklanacak delik arıyorlar. Şöyle ağız tadıyla bir "cumhuriyet mitingi" bile yapamıyorlar artık, ters teptiğini gördüler.
Öte yandan, çocukluklarında yaşadıkları, özlemle andıkları sokak ayaklanmasından da son bir medet umuyorlar. (Bu ne yaman çelişki anne?)... Halkı kışkırtacaklar, o da Mısır halkı gibi sokağa dökülecek...
1960 yılında ayaklanan halk değil, CHP'li gençlerdi, yüce demokrat İnönü'nün ve basının kışkırtmasıyla. "Ordu-gençlik elele" sloganının doğru okunuşu, "CHP-ordu elele" şeklindeydi.
Toplumun en ağır eşeği bile, seçime dört ay kala sokağa dökülmez. Sandıkta yürütebileceği iktidarı kargaşayla devirmeye kalkmaz. Hele hele, "son kırk yılın en düşük enflasyonu" haberi gelince, kimse kimseyi yürütmeye de kalkmaz.
Bu zavallılar, Mısır'da halkın "bir bürokrat diktatöre" karşı ayaklanmış olduğunu bile göremeyecek kadar ahmaktırlar.
Evet, küfürbazlığım tuttu gene... Kışkırtıcılara başka tanım bulamadım. Ağzıma biber sürünüz.
Başkanlık sistemi istemiyorlarmış, yarı-başkanlık sistemi de istemiyorlarmış.
Atatürk-İnönü ikilisi, hangi sisteme göre çalışıyordu acaba?
Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıymış.
Evet, Atatürk de, İnönü de, Gürsel de, Sunay da, Korutürk de, Evren de, Sezer de çok "tarafsız" kişilerdi!
Ama kıyamet, bu isimler Bayar, Özal ve Gül olunca, Erdoğan olacağı görülünce koparılır. (Demirel olunca, eh işte...)
Efendiler, halk da sizi istemiyor, Kenan Paşa'nızı ve onun düzenini de alınız ve gidiniz.
Nereye mi? Tarihte sepet çok...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA