Başkanlık sistemine karşı çıkanlar, öteden beri bunun "bünyemize uymadığını" söyleyip dururlar.
Altı yüz yıl padişah tarafından yönetilmiş ülkeye başkanlık sistemi uymamaktadır (isterseniz "tek adam" yönetimine bir kırk yıl kadar da cumhuriyetten koyunuz!), ama "ithal malı" Fransız parlamenter sistemi uymaktadır. Maşallah.
Oysa "Fransız kaşığıyla mama yeme" devri geçmiştir, artık mamalar "Amerikan kaşığıyla" yenmektedir ama en koyu Amerikan çocuğu bile iş sisteme gelince kıvırtır...
Beyzbol şapkasına, hamburgere ve kolalı içeceklere evet, başkana hayır.
Karşı çıkanların diğer bir dayanak noktası, başkanlık sisteminin "diktaya yol açacağı" endişesidir.
Bu sistemde "kuvvetler ayrılığı" ilkesi uygulanacağına göre, yasamaya ve yargıya asla karışamayacak, üstelik yürütme gücü de kanunla belirlenmiş ve sınırlanmış bir başkanın nasıl olup da dikta kurabileceği belli değildir.
Ama salla gitsin işte, nasıl olsa vatandaşın durup düşünecek hali de yok vakti de... Salla gitsin, tutmazsa da kafaların bir köşesinde endişesi kalır.
İsterseniz biz de gerçekleri konuşalım:
Başkanlık sistemine karşı çıkanların tek, ama tek derdi, "gene Tayyip kazanır" korkusudur.
Ya da "hep" Tayyip kazanır endişesi...
Cümleyi şöyle de düzeltebiliriz: Sözü edilen kişi bir "fani", üstelik altmışına merdiven dayamış bir ölümlü olduğuna göre de, bugün Tayyip, yarın Ahmet, öbür gün Mehmet, hep "onlar" kazanırlar korkusu!
Bu aslında, "biz asla kazanamayız" aczinin tersten ifadesidir.
Atıp tuttuklarına, gazete sayfalarından muhalefete biçim verdiklerine, adam yokedip adam üfürdüklerine bakmayınız, düzmece anketlere de kanmayınız, kazanamayacaklarını, hiçbir zaman kazanamayacaklarını çok iyi biliyorlar.
Oysa parlamenter sistemde "hiç olmazsa" meclise girebilme, hiç olmazsa şartlar uyduğu takdirde koalisyon kurabilme olanağı var... (Yasama erkini elde etmek onları "kesmiyor", ille yürütme...
Çünkü patrona inşaat ruhsatını meclis vermiyor ki, yürütme organının başı veriyor!)
Tutturamadıkları zaman da halka kızıp küfür ederek yürek soğutma özgürlüğü tabii...
Kendilerine bazı sorular sormak isterim:
Atatürk aday olsaydı, başkanlık sistemine gene de karşı çıkacak mıydınız?
İnönü aday olsaydı, başkanlık sistemine gene de karşı çıkacak mıydınız?
"Fiili başkanlık sistemi" kötüyse, bu diktalara o zaman niçin ağzınızı açmadınız?
Menderes'in dikta kurmuş olduğunu söyleyip alaşağı edilmesini ve öldürülmesini onaylayan sizsiniz... Menderes, diktasını hangi sistemde kurmuştu acaba?
Kılıçdaroğlu'nun (ya da beğeneceğiniz, onaylayacağınız, isterseniz paraşütle indirip isterseniz torbadan çıkaracağınız herhangi bir adayın, kafanıza göre herhangi bir adamın) başkanlık sisteminde seçim kazanmasına en küçük, ama en küçük bir ihtimal olsa, başkanlık sistemine gene de karşı çıkar mısınız?
"Demokrasi iyidir, bizimkiler kazandığı sürece... Başkası suç işlerse cani olur, ben işlersem kader kurbanı... Ben herkesin karısına bakarım, kimse benim karıma bakamaz...
Hep başkaları mı yiyecekler, biraz da biz yiyelim... Ben vermem ama herkes vergisini ödemelidir...
Ben ara sıra trafik kurallarını çiğneyebilirim ama siz çiğnemeyin..." cümleleriyle özetlenebilecek dünya görüşüne katılıyor musunuz?
Dürüst cevap verin, canımı yiyin.