Öyle demeyiniz efendim, bu da bir memleket meselesidir!
Fuhuşta yakalanan bazı mankenler haberi...
Yok yok, aklınıza gelen hanım ve bey değil. Bu yeni... Bu son olayda "çete liderinin" adı yazılabiliyor da kızların isimleri "rümuzla" geçiştiriliyor. (Kızların seçim sistemi ve çobanlar konusunda ne düşündüklerini öğrenemedik.)
Hiçbirini burada zikredecek değilim, sonra dava açarlar, birileri de tutar bunları "ev kızından" sayıp yapıştırır cezayı. "Belgesi olmadığı" için biz zararlı çıkarız (ne yapalım, polisle birlikte operasyona katılıp "cürm-ü meşhut" konumunda aralarından ip mi geçirelim?)
Kızları önce muayeneye, oradan da adliyeye sevketmişler. (Albüm yapmak için Unkapanı İMÇ Çarşısı'na daha sonra giderler.)
Başpezevengin de (özür dilerim, basında estirilen "cici çocukluk" modasına uyarak "muhabbet tellalı" demem gerekirdi) müşterilerle yaptığı şifreli telefon görüşmelerinde, muhabbetin türüne göre bazı özel terimler kullanıldığı saptanmış.
Kızı hafta içinde istersen "kısa program", hafta sonu takılacaksan "uzun program" tabir ediliyormuş halvete...
Kısa program bin beş yüz dolar, uzunu beş bin yazıyor.
Sen ev kirasını dolar olarak isteyeceksin de o mu kızın kirasını liraya çevirecek?
Fakat, iş gece ya da gündüz, hafta içi ya da sonu hepi topu on beş dakikada bitiyor, bu neyin zammı, anlayamadık.
Hafta sonu İstanbul trafiği yoğun olduğu için kızcağız yollarda zahmet mi çekiyor da işyerine ulaşmak için, onun farkı alınıyor? (Taşraya da paket servisleri varmış.)
Bilemem. Basın camiasındaki uzmanlarına sormalı.
Efendim "bizim zamanımızda" bu programlar daha farklıydı.
Piyasaya kendim dahil olmuş değilim (yaşım geçmişti, serserilikten emekliydim), televizyon dünyasından öğrenmiştim.
Ancak, benim kulağıma gelen fiyat skalasında tellal komisyonu mevcut değildi. Üretim araçlarına sahip çıkan fuhuş emekçileri aracıyı ortadan kaldırmışlar, kooperatif şartlarında tüketiciye doğrudan hizmet üretir olmuşlardı. (Tüketici lafın gelişidir, bu meret aşınmadığı gibi tükenmez de.)
Şaka maka "ismi olan hanımlar" için bin yedi yüz elli dolar civarında bir "rayiç" sözkonusuydu ama bunlar çoğu zaman "hanım hanım, sen aklını mı kaçırdın, Naomi Campbell bile taş çatlasa altı bin dolar" yanıtıyla da karşılaşabiliyorlardı. (Umarım Bayan Campbell'in avukatı Türk basınını izlemiyordur.
Lütfen ihbar edip "en ağır cezalara çarptırılmamı" istemeyiniz.)
Üç çeşit ilişki vardı:
-Tik tak... Bu, kısa süreli, ayaküstü ilişkilere deniyordu. "Kapı arası" değilse bile taş çatlasa bir saat.
-Program... Yukarıda da belirtildiği üzere, "kapatmalı" ilişkilere bu ad verilirdi. Yani ilişki birkaç geceyi kapsıyor, önceden ayarlanıp rezervasyon yapılıyor ve ajandaya ya da iz bırakmak istenmiyorsa akıl defterine yazılıyordu. Hafta içi ve sonu programlarının ayrı değerlendirildiğini de şimdi öğrenmiş bulunuyoruz. Bazı turistik tesisler gibi banka hesap numarası veren ve hizmet ücretinin oraya peşin yatırılmasını talep eden de vardı. Sonra "dekontu" göstermek yeterliydi.
-Kafa koparma... Bakınız bu daha uzun süreli (birkaç haftadan birkaç aya ya da belki birkaç yıla da yayılabilen) köklü ve yüksek meblağlarda "sağma" ilişkilerinin adıydı. Parayı kolay kazanan ensesi kalın bir enayiye, ya da baba parasıyla hovardalık heveslisi toy bir zengin çocuğuna "kanca takılıyor", işin peşi birkaç milyon dolar götürmeden, havuzlu villa ya da cip mip aldırmadan bırakılmıyordu.
Yerimiz dar olduğu için bunun "Avrupa'ya götürüp eline kredi kartı vermece ve gönlünce alışveriş ettirmece" çeşitlemesine girmiyorum. "Paris gördüm" diye sevinen nice hanım arkadaş aslında bol bol tavan seyretmiştir! (Bana gelselerdi tarihi yerleri gezdirirdim.)
Bunların hepsine birden "düzeyli birliktelik" tabir eden magazinci arkadaşlar, çeşitli ilişkileri birbirinden fiyat ve kalite açısından farklılaştıran bu "nüansları" ne yazık ki atlamışlardı.
Ve de isim açıklasak dudaklar uçuklardı!
Yaa, öyle Süleyman ile Hürrem'in dedikodusunu yapmaya benzemez bu iş.