Bir zamanlar "Boz Mehmet" diye bir adam vardı, "eski tüfeklerden", gizli TKP üyesi, sıkı komünist.
Boz Mehmet aynı zamanda bir fabrikatördü. İzmir'de fabrikası vardı.
İşçiyi de üç otuz paraya çalıştırırdı.
İşçiler zam istedikleri zaman da onlara şöyle derdi: "Acele etmeyin... Yakında devrim patlayacak... O zaman bu fabrika zaten sizin olacak... Şimdilik dayanın..."
Bu tür yaratıklar beni hep çok eğlendirdiler. Durup durup beni haklı çıkardıkları için de aslında onlara teşekkür borçluyum.
Geçen gün Profesör Ayhan Aktar anlatıyordu: Ünlü bir işadamı... Zengin... Eni konu "entellektüel" bir arkadaş... Solcu da maşallah... Yayınevi falan da kurdu, solcu solcu kitaplar yayınladı...
Referandum günü sokağa çıkmayacakmış!
Niçin? İçki yasağını mı protesto ediyor?
Allah korusun şeytana uyar da sandık başına gider diye!
Sonra mazallah "evet" oyu veriverir!
Sonra da "baskıcı mahallesine" nasıl hesap verir garibim? Vallahi adamı Osman Ulagay'a yaptıkları gibi afaroz ederler de gider aylarca İngiltere'de falan dolaşmak zorunda kalır...
Yok efendim, "referandum deneyiminin kendi üzerindeki etkisini asgariye indirebilmek için" çıkmayacakmış o gün sokağa...
Zengin çocuğu olduğu için hayatında hiç dayak yememiş, abuk sabuk konuşuyor. Bu referandumun fazlası zarar herhalde, çok alırsan kolesterol yapıyor. Belki ciğerlere de zararlıdır. Yoksa psikolojiyi mi bozuyor?
Madem içine sinmedi, o zaman "hayır" oyu ver kardeşim, elini tutan mı var?
Onu da kendine yediremez, ar damarı bütün bütüne de çatlamamış.
Peki, sokağa çık da sandığa gitme, başka yere git... O da mı olmuyor?
Hayır, ya "ayakları sandığa doğru giderse" şeytana uyup...
Öyleyse çek battaniyeyi, yat. Vakit geçirmek için de, yayınladığın solcu kitaplardan birini oku.
İstersen bir daha da hiç çıkma evinden.
Çünkü, örneğin bir toplantıda, bir lokantada falan, "bir kere değil iki kere evet" diyen İshak Alaton'la karşılaşırsan, yüzün kızarır, utanırsın.
Ben sana başka bir şey sorayım... Yalnız sana değil, hayır oyu vermeye hazırlanan ama bunu "değişiklikler yetersiz, biz daha iyi bir Anayasa istiyoruz" ya da "bir kısmı değil, tamamı değişsin" kılıfına uydurmak isteyenlere... Sosyalist geçinen bürokrat kuyrukçularına... Ve de tabii, Anayasa Mahkemesi'nin "senato gibi çalışıp" yani göz göre Anayasa'yı çiğneyip her türlü girişime daha başından set çektiğini görmemekte direnen, "özel bir kurucu meclis toplansın" diye tutturanlara...
"Sıfırdan" yepyeni bir metin yazılsaydı da o sunulsaydı halkoyuna... Örneğin Profesör Ergun Özbudun'un onca küfür edilen taslağı...
Evet oyu verecek miydiniz?
Nah verecektiniz. Yemeyin bizi sabah sabah.
Çünkü "Tayyip yapıyor", öyle değil mi efendim?