Aklı "Ankara rejimine" gidiyormuş... "Sabahattin Ali'nin değerli, eğitilmiş, bilgi dolu kafasını ezerek parçalayan Ankara rejimine" gidiyormuş aklı... Sabahattin Ali'nin tercüme ettiği Sofokles'e değil de, çevirmenini öldüren Ankara rejimine. Öyle yazıyor. Aspendos tiyatrosunda oturmuş hüzünleniyor.
Bunları düşünüyor, bir de konunun "mütemmim cüzü" olan Theodorakis ile Hacıdakis'i tabii.
Fakat ille de Sabahattin Ali'yi ve onu öldüren Ankara rejimini...
Montignac, Rastignac falan gibi "zayıflama rejimi" değil bu, siyasi rejim.
Bu rejimde "kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir" falan yok, taş var, sopa var. Tırnak sökme var, tabutluk hücre var.
Bu Ankara rejimi, Sabahattin Ali'yi, kafasını ezerek ne zaman öldürmüş? 1948 yılında.
O tarihte cumhurbaşkanı kimmiş?
İsmet İnönü. Başbakan kimmiş?
Hasan Saka. "Karşıdevrimci" Bayar ve Menderes neredeymişler? Muhalefetteymişler.
O tarihte Nâzım Hikmet neredeymiş?
Hapiste. Kemal Tahir neredeymiş? Hapiste.
İçeri ne zaman girmişler?
1938 yılında. O yılın hangi ayında?
Ocak ayında. Nâzım ne zaman hüküm giymiş? İki ayrı davadan mart ve ağustos aylarında.
Atatürk henüz hayatta. Askeri Yargıtay bu cezaları ne zaman onaylamış? Aralık ayında. İnönü cumhurbaşkanı.
Onları kim içeri tıkmış? Ankara rejimi.
Tan gazetesini kim bastırmış, matbaa makinelerini kim parçalatmış?
Ankara rejimi.
Aziz Nesin bunun üzerine kimlere "faşistler" demiş? Onlara.
O tarihte Esat Adil'in "Türkiye Sosyalist Partisi", Şefik Hüsnü'nün "Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi" neredelermiş?
Yoklarmış, iki sene önce kapatılmışlarmış. Onları kim kapatmış? Ankara rejimi.
Ama İnönü aziz Türk miletine demokrasiyi hediye etmişmiş tabii...
Fakat halk cahil ve kandırılmış olduğundan bu demokrasinin kıymetini bilememiş, İnönü'yü iktidardan devirmiş. Karşıdevrim başlamış.
Değişik partiler olacak ama sen gene de CHP'ye oy vereceksin, başkasına verirsen o demokrasinin hiç anlamı kalmaz ki! Demokrasiyi sana niçin bahşettiler, farklı düşünesin diye mi?
Başka partiye oy verenlere "ampul kafalı, göbeğini kaşıyan ayı" denilemeyecekse, farklı düşünenlere "satılmış, hain, yandaş, yalaka" diye hakaret edilemeyecekse ne anlarım ben o demokrasiden?
Önümüzdeki yıl Önder Sav başbakan yardımcısı olursa, arkadaşın katı yürekli, soğuk, sevgisiz bulduğu, nefret ettiği o adam hükümete girerse, karşıdevrim bitecek, devrim yeniden başlayacak.
Arkadaş Deniz Baykal'la papaz olmuştu, sonra gözüne ne göründüyse göründü, barıştı, fakat Baykal devrilince ne yapacağını şaşırdı, sonra da "Kemal'i severim, iyi çocuktur" diyerek çıktı işin içinden.
Geliyor, geliyor, yüzde otuzla Ankara rejimi geliyor... Arkadaşı peşine takmış, Kemal geliyor...
Ankara rejimi ha? Kemal Atatürk'ün kurduğu rejim mi?
Yoksa İnönü'nün sürdürdüğü rejim mi?
Herhalde Menderes'in "bozduğu" rejim değil, olay 1948 yılında geçiyor.
Yok yok, en iyi rejim "bizim çocukların" 1961 yılında kurduğu rejim...
Eskiden bu tür kompozisyonları yazanlara "düşünce tutarlılığı yok, bir gün akım derken ertesi gün başka şey diyor" gerekçesiyle kırık not verirlerdi, şimdi ahbap çavuş ilişkileriyle gazetede yazı yazdırıyorlar.
Siz ne diyorsunuz, film bile çektiriyorlar yahu! "İnsani" açılardan falan...