Hayır, değildi. Ama kendini öyle sanıyordu. Halk da öyle sanınca, arkasına bir yel almıştı. Bu yel onu iktidara yaklaştırdı ama o kadar...
Kılıçdaroğlu da öyle olacak. "Ucundan" dönecek.
Ecevit'i solcu sananlar, ya da öyle göstermeye çalışanlar, 1963 yılında onun Çalışma Bakanlığı döneminde çıkardığı "grev ve lokavt yasasını" dile getirmeyi severler.
Oysa bunun bir "denge yasası" olduğunu ve işçiye grev hakkının yanısıra işverene de lokavt hakkı verdiğini görmek istemezler.
Ecevit işçi sınıfına bir şey "bahşetmemiş", 1925 yılında ortadan kaldırılmış olan hakkını "iade" etmiş, yani İnönü'nün korkunç günahını temizlemişti, o kadar...
Ecevit'in bütün o mavi gömlekleri, güvercin uçurmaları, Willy Brandt kasketleri falan, "eğitimini liseden sonra sürdürememiş orta yetenekte bir şairin" iyiniyetli ama birer "show" olmaktan öteye gidemeyen çırpınmalarıydı...
Ecevit, kendini solcu sanan bir Kemalist olmaktan ileri gidemedi.
Kılıçdaroğlu da gidemez. O da, halkın içinden gelip Ankara'ya yanladıktan ve "memuriyete kapağı attıktan sonra" hızla yönetici oligarşinin adamına dönüşme sürecini yaşamış tipik ve kavruk bir çocuktur...
Bu tür arkadaşları pek iyi biliriz gençliğimizden... "Parka" giyen "hızlılardan" ayrı, ama ille bıyıklı, ille beyaz gömlek üstüne yün yelek giyen, elbette Nâzım okuyan ve sürekli sigara içen çocuklardı... İçkiyle başları hoş değildi, demli çay severlerdi.
Berikiler öldüler, onlar memur oldular. Bıyık kesilmedi ama inceldi.
Biz işçi kaldık, kusurumuza bakmasınlar.
İşçi kaldığımız için de, hem Kemalist hem sosyalist, hatta sosyaldemokrat bile olunamayacağnı çok iyi biliriz. Bilemesek de halk öğretirdi...
Kılıçdaroğlu, puştluk peşinde koşan basın amigolarının da büyük desteğiyle, kendi kamuoyunu elbette "kıpırdatacak"...
Ama bu onu iktidara taşımaya yetmeyecek. "İnsanca, hakça bir düzen" ya da "toprak işleyenin, su kullananın" ya da "akgünlere" gibi Ecevit tarzı sloganların da "ikinci sınıf şair ağızları" olduğunu herkes yeniden hatırlayacak.
Umarız o da Ecevit'in "köykent" projesi gibi bilime aykırı cahil hayalleri peşinde koşup "kredisini" çarçabuk tüketmez.
Evet, isterseniz "malı görelim", gerisini sonra konuşalım dostlar.
Çünkü şu ana kadar "hiç tanımadığı koskoca İstanbul'a belediye reisi olmaya cüret edebilmiş" herhangi bir Ankara bürokratından başka bir şey görebilmiş değiliz.
"MHP ile koalisyon" umutları da hiç umut verici değildir.
Çünkü bu şekilde sosyalist olunmaz, olunsa olunsa devletçi, en fazla da ulusal solcu, yani "nasyonal sosyalist" olunur.
Nasyonal sosyalist mi? Tarihe karışmış, soyu tükenmiş bir canlı türüdür. Ancak her ülkede kelaynak kuşları gibi bir avuç örneği kalmıştır. Türkiye'de rastlanan cinsleri İstanbul'un Silivri ilçesinde toplu halde bulunurlar. Birlikte yatıp kalkarlar.