Sosyalizmin şiiri güzeldir, müziği de güzeldir. Sosyalistler arabayı çoktan devirmiş, "tarih dışına çıkmış" olsalar bile...
Bugün Taksim'de "kurtları dökme" bayramı var. 1977'nin "intikamı" alınacak, iş işten geçtikten nice yıllar sonra sosyalist sol varolduğunu hatırlayacak.
Ergenekon örgütü gene bir "provokasyon" yapmaz, gene kan dökülmezse tabii!
Taksim'de yapılacak olan gövde gösterisi, ne yazık ki gene bir "kendini kandırma" eylemidir.
Toplumda hiçbir ağırlığı, en ufak bir iktidar şansı olmayan ve hiçbir zaman da olmamış arkadaşlar, senede bir güncük de olsa, seslerini yükseltecekler, "yaralarını kaşıyacaklar", o kadar...
364 gün sömürülmek, 1 gün bağırıp çağırmak, sonra 364 gün gene sömürülmek üzere...
Öğrendiğimize göre gösteriye, artık karta kaçmış, saçı sakalı ağarmış bizim eski "salim arkadaşlar" da katılacaklarmış. Artık "eski tüfek" olma sırası bizim kuşağa gelmiştir.
1 Mayıs, soğuk savaş döneminde yutturulduğu gibi "bahar bayramı" falan değil, şimdilerde yumuşatılmak istendiği üzere "emek ve dayanışma günü" falan da değil, düpedüz ve mis gibi İşçi Bayramı'dır. İsterseniz bu kavramı "Emekçi Bayramı" diye daha da genişletebilir, kutlamaya ve sınıf dayanışmasına bütün çalışanları dahil edebilirsiniz, doğrusu da bu olur.
Ama yalnızca budur işte...
Gene kulağımıza geldiğine göre, sevgili ağabeyimiz Timur Selçuk da bugün Taksim'de "1 Mayıs Marşı"nı seslendirecekmiş.
Cumhuriyet döneminde hiçbir zaman "Enternasyonal Marşı"nı söylemeyi başaramamış olanlar, bununla idare ediyorlar.
1 Mayıs Marşı... Hani şu, Sarper Özsan'ın, Mikis Theodorakis'in ünlü "Kir Andonis" şarkısından fazlaca esinlenmiş bestesi...
(Zülfü'ye gidin, size ikisini de ardarda söylesin, bakalım benzerlik bulacak mısınız?)
Koskoca bir "kendini kandırmaca" örneğidir.
Günümüzde "kadük" kalmıştır, gülünç oldu bile denebilir.
Çünkü sevgili arkadaşlar, yepyeni bir hayat geliyor bizde ve her yerde, ama sizin umduğunuz şekilde değil... Halklar, devrimin şanlı yolunda ilerlemiyorlar... Mutlu bir hayat filizlenmiyor kavganın ufuklarında... Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsmıyor, halkların nasırlı yumruğu da balyoz gibi falan patlamıyor... Hele devrimin şanlı dalgası, sizin anladığınız şekilde dünyamızı hiç mi hiç kaplamıyor.
Başka türlü bir devrim, sizin kara kaplı kitabınızda hiç olmayan bir devrim yaşanıyor.
Evet, gün gelir zorbalar kalmaz gider ama karar verme noktası geldiğinde o zorbalara uşaklık ederek değil. Karar verin, atıp tuttuğunuz gibi halktan yana mısınız, yoksa Mussolini gibi sosyalizmden faşizme döndünüz de farkında mı değilsiniz?
Oturup düşünecek misiniz, lafını etmeyi pek sevdiğiniz şekilde "özeleştirinizi" yapacak mısınız, yoksa siz de "ampul kafalılara" giydirerek devrimcilik mi taslayacaksınız?
Türkiye'de bugün yapılmakta olan "milli demokratik devrimin" farkında mısınız, katılacak mısınız, destekleyecek misiniz, yoksa solculuk ettiğinizi sanarak bürokrasi kuyrukçuluğu mu edeceksiniz?
Buna uyanamıyorsanız, buyurunuz kendi bildiğinizi okuyunuz, işe yarayacaksa Taksim'de bugün yüreğinizi soğutunuz...
Yıllardır bana küfür ederek soğuttuğunuz gibi.