Aydın Doğan'ın adamlarına bayılıyorum, harikalar yaratıyorlar...
Son olarak Saadet Partisi'nin "solcu" olduğunu keşfettiler.
Bu partinin bir başkanı varmış, Numan Kurtulmuş... Kamuoyu pek tanımaz, "kendi cemaati" bilir.
Üstelik pek gençmiş, "henüz" 51 yaşında...
Geçen gün birlikte kahvaltı etmişler. Bu kahvaltı sırasında Sayın Kurtulmuş, Aydın Doğan'ın "yan yayınlarında" çalışan arkadaşlarımızın gönüllerini fethetmiş. Heyecanlanmışlar. Çünkü Sayın Kurtulmuş bir antiemperyalistmiş, Saadet Partisi de solcuymuş. (Arkadaşlardan birisi "TKP gibi yani" demekten de utanmamış.)
SP aynı zamanda bir "kitle partisiymiş", başkanı öyle demiş.
Aslına bakarsanız, zaten "solculuk da İslam'dan esinlenmiş!"... Haksızlığa karşı çıkmaktan, adalet aramaktan... Felsefesi aynıymış...
Aydın Doğan'ın adamlarına bayılıyorum, harikalar yaratıyorlar.
AKP'den üç beş oy koparmak için düştükleri duruma bakın... Bunların gazetesini okuyan emekli memur oyunu AKP'ye verecekti(!) ama şimdi bunları okuyunca yönünü SP'ye çevirecek, böylece AKP de kaybedecek...
Bu korkunç zavallılık nereden kaynaklanıyor? Çapsızlıktan mı, kafasızlıktan mı, cahillikten mi, çaresizlikten mi, yoksa "yeni gelecek patrona hazırlık çalışmaları" mı bunlar?
Gazeteyi satın almak üzere bulunan kişinin "İslamcı" olduğu söylentisi çıktı ya, bizi kapının önüne koymaya kalkarsa hiç olmazsa "ama bakın biz Saadet Partisi'ni de övmüştük icabında" diyebilelim! Hesap bu mu?
İçlerinden birisinin kullanmayı pek sevdiği şık bir benzetmeyle onlara seslenmek en iyisi: Bunu yazan Tosun, Saadet Partisi'nin "solculuğundan" medet umanları öpsün!
Muazzez Hanım'ın yanaklarından da ayrıca öpmek isterim.
Onu da pek tutuyorlar sözünü ettiğim adamlar.
Muazzez İlmiye Çığ, hani Türkan Saylan'ın vefatından sonra onun yerine "ikame ettirilmeye" çalışılan cumhuriyet kızı.
Kız doksan altı yaşında.
Geçen gün kalkmış, Ankara'nın soğuğuna aldırmadan Tekel işçilerinin direniş çadırlarına uğramış. Bunun bir "devrim direnişi" olduğunu söylemiş. Oradan da Genelkurmay Başkanlığı'na gitmiş.
"TSK'ya siper olmaya geldim," demiş, "askerlerimizi desteklemeliyiz. Cumhuriyeti ordumuz kurdu. Asker bizim canımız."
Hay yaşa Muazzez Hanım, biz de kaç zamandır bunu anlatmaya çalışıyorduk: Cumhuriyeti ordu kurdu, bazı sivil bürokratlar da lojistik destek verdiler.
"Millet kurdu" diye öğretiliyordu ya...
Bu karar Ankara'da alındı ve halkın okur yazar kısmı ertesi gün gazetelerden öğrendi cumhuriyetin kurulduğunu...
Halktan böyle bir talep gelmedi. Ortada bir cumhuriyetçi parti, bunu savunan bir siyasi güç yoktu. Basın bunu hiç gündeme getirmemişti. Referandum falan da yapılmadı. TBMM'yi oluşturmak için oy veren seçmen, cumhuriyetçilere değil "bağımsızlık savaşçılarına" oy vermişti.
Evet, cumhuriyeti askerler kurdular. Kimseye de danışmadılar. Ağzına sağlık Muazzez Hanım.
Şimdi de sivilleşmeye çalışıyor o cumhuriyet...
Arkadaşlar işin bu yanını yazmamışlar, artık o kadarcık da olacak canım!