Sermaye büyümek zorundadır. Büyüyemezse batar. Büyük sermaye de hem iş hacmini arttırarak, hem de küçük sermayeyi "yutarak" büyür.
Şimdi de "marketler" bildiğimiz sokak arası bakkallarını ezmeye başladılar. Günlerdir tartışılıyor. Doğaldır. Kapitalizm budur.
Bunlar basit bilgilerdir.
Ama buna karşı çıkmaya çalışanlar "kahraman bakkal süpermarkete karşı" edebiyatı yapıyorlar.
Mahalle bakkalı, süpermarkete karşı direnemez.
Havanda ilaç tozu dövüp macun yapmaya çalışan "eski usul" eczacının, büyük ilaç tekellerine direnemeyip ya kapanmak, ya da onların alt tarafı pazarlayıcısı, bir "sokak şubesi" olmak zorunda kalması gibi... Haldun Taner'in "Fazilet Eczanesi" adlı nefis oyununu okuyunuz. (Eczacı Sadettin Bey'i merhum Ulvi Uraz oynamıştı ve de ne güzel oynamıştı, yaşlılar hatırlayacaklardır...)
Benim, gazete çıkarmaya kalksam, Ahmet Çalık'la, Aydın Doğan'la başa çıkamayacağım gibi...
Bu nedenle emeğimi satmak, onlardan birinin gazetesinde işçi olarak çalışmak zorundayım.
"Kahraman" bakkal da ya dükkânı kapayacak, gidip marketlerden birine tezgâhtar yazılacak, ya da...
Örgütlenecektir!
Örgütlenme deyince hemen aklınıza "bakkallar direnişe geçsinler de eylem yapsınlar" önerisi gelmesin tabii. Bakkal Hacı Emin Efendi'yi bir Deniz Gezmiş'e dönüştürmeye çalışmak ancak "romantik bir safdillik" olabilir.
Bir ilçenin mahalle bakkalları biraraya gelecekler ve o bölgenin büyük marketine "rakip bir zincir" oluşturacaklardır. Sokak aralarında kalmış çeşitli bakkal dükkânları, yeni yeni marketlerin küçük şubelerine dönüşeceklerdir.
Bakkallarımızda bu bilgi, beceri, basiret, enerji var mıdır?
Pek yoktur. Burada önemli olan para da değil, "know-how"... Küçük esnafı kapitalist işletmeciye dönüştürmek için yıllarca üniversite eğitimi mi verilecek?
Geriye kalıyor, "kooperatifleşme" yöntemi.
Bu da zor... Bu da bilgi ve beceri istiyor. Bir de "önder" istiyor tabii.
İşçi lideri gibi, bir "esnaf lideri" istiyor. Bir de değil, birçok...
"Bakkaldan" bu çıkar mı? Ülkemizde ağır sanayi işçisinden çıkamıyor da, gözünü sevdiğim Eğin kasabalısından mı çıkacak?
Öyleyse... Öyle "adım başında bakkal" kalmayacak zaman içinde...
Hepsi de yokolmayacak canım, korkmayın. Sayıları azalacak. En kötüleri, en garibanları gidecek, "dişlileri" yaşamayı sürdürecekler.
Her sektörde böyle olmuyor mu?
O zaman bu yaygaranın, sırf hükümete vurmak için "kahraman bakkal" edebiyatı yapmanın, "bakkal toplumsal barışın teminatıdır" gibilerden saçmalamanın anlamı nedir? Mahalle bakkalı toplum barışını sağlıyor da süpermarket bizi içi savaşa mı sürüklüyor?
Alternatifi ne midir?
Bolşevik bakkal ve manav düzeni...
Gittim kendi gözümle gördüm bir zamanlar Moskova'da, kapıda "29 Numaralı Sebze ve Meyve Dükkânı" yazıyor, içeride beyaz önlüklü, beyaz başörtülü iki kadıncağız, ikisi de devlet memuru, raflar boş, bomboş, "mecazi" anlamda değil gerçek anlamda bomboş, hiçbir şey yok içeride... Vitrinde elma, armut, portakal resmi var. Evet, meyvenin resmi var.
Alternatif ne yazık ki bu olabilmişti...