Artık piyasada Osman Hamdi Bey tablosu bulmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor... Ünlü müzayedeci, sevgili dostum Raffi Portakal, "neredeyse bir Da Vinci bulmak kadar zor" demiş, ben azıcık lafı ucuzlattım.
Bu müzayede işi de öyle boyutlara varmış ki, Orhan Pamuk'un "son romanının elyazma bir sayfası" bile açık arttırmaya çıktı... (Doğrudan bilgisayarda yazanların günahı nedir?)
Yeni zenginlerimiz "burjuvalaştıkça", kolleksiyon zevki de yayılıyor, fiyatlar da artıyor. Bu arada tombak, sini, mangal, sahan kapağı, duvar saati, çiçek vazosu, kapı kilidi, tükürük hokkası, ibrik, lazımlık, ne verirsen gidiyor piyasaya... "Engin Ardıç'ın kullandığı kültablası" diye sallasam, vallahi ona da para veren çıkar (enayilik etmeyin, üç liraya aldım.)
Artıyor dedik, kibarlık ettik, fiyatlar uçtu!
Bir Burhan Doğançay iki milyon liradan fazlaya gitti geçenlerde...
"Solcular" da Nuri İyem'in toplam beş yüz adet kadar ürettiği "ablak suratlı köylü kadını" tablolarını severler, onlar hem daha ucuz, hem daha kolay bulunabiliyor, hem de sosyal içerikli miçerikli...
Bu gelişmeler herkesi memnun ediyor. Ressamı da, tablonun sahibini de, galericiyi de, müzayedeciyi de, gazetelerin kültür-sanat servislerinde çalışan arkadaşları da...
Ancak, gerçek değerleri bunlar mıdır, yoksa fiyatlar "balon" mu yapmıştır?
Bu işte "gerçek değer" aramak abestir tabii, tutturabildiğine gider... Kim en fazla kaç para verdiyse o tablo o kadar eder demektir... Ama ben "tablo değerinden" değil "resim değerinden" sözediyorum.
Yani bunlar "büyük ressamlar" mıdır? Yoksa, tablolarının fiyatları gibi onlar da ressam olarak balon mu yapmışlardır?
Oturdum, Osman Hamdi Bey "röprodüksiyonlarına" yeniden baktım. Şeker Ahmet Paşa'ya da baktım, Avni Lifij'e de baktım, Hoca Ali Rıza'ya da, İbrahim Çallı'ya da, şuna da buna da...
Hayır. Hiçbirine "büyük" ressam denemez, hiçbirine.
Bunlar "orta halli" sanatçılar. Kimileri düpedüz dandik.
Osman Hamdi Bey'in özelliği "ilk Türk ressamı" sayılmasıdır. Yani "tarihi" değeri sanat değerinin önüne geçmiştir. Tıpkı, Nobel kazanan ilk Türk yazarı Orhan Pamuk'un da bizi mutlu etmesi, göğsümüzü kabartması ama "büyük bir yazar" olmaması gibi...
Osman Hamdi Bey'i, ben koysam koysam, on dokuzuncu yüzyılın "ikinci küme" sayılan "akademik" ressamları arasına koyarım. Yani bir Winterhalter, bir Sheffer, bir Thimonier, bir Canella, bir Guerard falan gibi...
Gustav Klimt'in en büyük rakibi ve düşmanı sayılan Hans Makart bile daha önemlidir yahu...
Gene "ikinci küme" sayılan Jean Beraud, Edouard Cortes, Carlo Brancaccio falan, daha iyi ressamlardır. Bir Gustave Caillebotte bile, bir James Tissot bile, bizimkilerin toplamından daha önemlidir.
Osman Hamdi Bey'in "büyük hizmetini" asla küçümsemiyorum, alan alsın, satan satsın, herkes sevinsin, milletçe iftihar edelim. Ama sanat açısından neyin ne olduğunu da bilelim. (Besteciler için de aynı şey geçerli değil midir? "Türk beşleri", Adnan Saygun, Hasan Ferit, Ulvi Cemal, Necil Kâzım falan, batı müziğine ilk sıvandıkları, "yol açtıkları" için çok önemlidirler ama "büyük besteci" olduklarını söyleyene herkes güler.)
Kızan kızacak, bozulan bozulacaktır ama bu görüşünün "plastik sanatlar çevrelerinde", hele Mimar Sinan Üniversitesi'nde tartışılması da bu satırların yazarını mutlu edecektir.
Arkadaşlar sözünü ettiğim ressamları tanıyorlarsa tabii...