Şu malum konu... Durup durup gene kaşındığına göre, iki çift laf da biz edelim şimdi...
Yazmadığım şeyleri yazmışım gibi gösterip sonra da onlara dayanarak saldırmak, olsa olsa "çarpık bir beynin" ürünüdür.
Bu adam bunu hep yapıyor, her konuda yapıyor! Atatürk konusunda da yapıyor, karı kız konusunda da yapıyor.
"Atın bu herifi içeri" tavrı da ancak midede bulantı yaratır. "Muhbirlik" onurlu bir meslek değildir.
Milliyet gazetesi, sırf bana kazık atmak için konuyu çarpıttı ve yalan yazdı. Ben öyle bir "iddiada" bulunmadım, herkesin bildiği, çok yaygın bir dedikoduyu hatırlattım, buna ihtimal vermediğimi, inanmak istemediğimi, olaya adı karışanları "tenzih ettiğimi" de açık seçik belirttim. Ortaya isim atan da Hürriyet gazetesi olmuştu. Benim yazımda hiçbir özel isim geçmedi, tam tersine, bu tutumu kınayan, böyle durumlarda "isim verilmemesi gerektiğini" açık seçik yazan da benim.
Haa, yazı "esprili bir dille" yazılmıştı tabii, yani azıcık dalgamı geçmiştim...
Onunla dalga geçmeyeceğiz de kiminle geçeceğiz yahu? Her tavrıyla "ben dalga geçilecek adamım" diye bas bas bağırıyor...