Bu haltı bir teki yese üstünde durmam, birden fazlası yiyince dayanamadım... Karl Malden öldü. Çok sevilen bir oyuncu, çok tonton bir adamdı, Yeşilçam ağzıyla "karakter artisti"... Michael Jackson öldüğü için Amerika'da tam on iki budala intihar etmiş, Malden için kimse kendi tatlı canına kıymadı.
"Ciddi" gazetelerimiz şöyle başlık attılar: "San Francisco sokakları sahipsiz kaldı!"
Yetmişli yıllarda böyle bir dizi vardı (hayal meyal hatırlıyorum), Malden de bu dizide bir dedektifi oynuyordu da, ondan.
Buna karşılık Malden'in Marlon Brando'nun yanısıra döktürdüğü "İhtiras Tramvayı" (doğru tercümesi "Arzu Adlı Bir Tramvay" olmalıydı) ve "Rıhtımlar Üzerinde" filmlerini, Burt Lancaster'le başabaş oynadığı "Alcatraz Kuşçusu"nu, Montgomery Clift'le "İtiraf Ediyorum", Eli Wallach ile "Taşbebek" filmini, hele General Omar Bradley'i unutulmaz şekilde canlandırdığı "Patton"u en az beşer kere seyrettim...
Hay Allah, kitle gazetesinde değil de "entel" gazetede çalışan biz miyiz yoksa?
Arkadaşlar halka inecekler ya (l sesi yumuşak okunacak), ille televizyon dizisi...
Tamam da, Malden ölünce San Francisco sokakları niçin sahipsiz, polissiz, komisersiz kalsın?
Yani o rolde çok başarılı olunca kendisini SFPD kadrosuna mı almışlardı?
Niçin "Alcatraz hapisanesi müdürsüz kaldı" ya da "Amerikan ordusunda paşa darlığı başladı" yazmıyorsunuz? "Blanche Dubois ile şimdi kim evlenecek?" yazmanızı beklemiyoruz, onu yazabilseniz maaşınıza zam isteme hakkınız doğacak...
Bu "ucuz magazinci" tavrı, eskiden Yeşilçam basitliğiyle bütünleşmiş "lumpen gazeteciliğidir"... Öyle bir özel dünya ki, yapımcısı da lumpen, teknik kadrosu da lumpen, seyircisi de lumpen, basını da lumpen, okuru da lumpen.
Hani "Türkân Şoray gelinlik giydi" yazarlar, kenar mahalle kızları da merak ederler bakarlar, ay acaba Rüçhan Adlı sonunda nikâhı bastırmış mı?... Bir de ne çıksa beğenirsiniz (bu cümlecik Cem Yılmaz gibi okunacak), meğerse "film icabı" giymiş kız ayol... Mahsuscuktan... Ay vallahi bunlar kavuşamayacaklar... Aynı basitliği, aynı çapsızlığı politikaya uygulayınca bakın ortaya ne çıkıyor:
Aynı gazetenin birinci sayfasında bir araştırma... "Halkın yüzde 43'ü yeni parti istiyor"...
Başlığın yanında da bir tekerlek, hani oyların dağılımını gösteren baklava tepsisi...
Tekerleğin büyük dilimi, hayır, yüzde 48... "İşgüzarlık" edip ayrıntısına bakarsan, halkın yüzde 48'i de, yani daha fazlası da, yeni bir parti istemiyormuş meğer! Ama hızlı okuyup geçersen yuttun gitti. İşte okur "manipüle" edildi bile (Babıali lumpenleri "maniple" derler.)
Eh, yemin etsen başın ağrımaz, yalan yazmadın ki... Senin yazdığın da doğru... Karl Malden'in oynadığı film gibi...
Ama haberi veriş tarzın hergelece.
Hükümete gıcığın var, Deniz Baykal'a da kızıyorsun ya, elbette böyle vereceksin.
Kendini ve okuyucunu kandıra kandıra da tirajın yerlere düşecek, ağlayacaksın: Göbeğini kaşıyan ayılar hangi gazeteyi okuyacaklarını da bilmiyorlar kardeş!