Hadi hadi, dürüst olun, açık konuşun: Başbakan, açık oturumun yöneticisi David Ignatius'a da, Şimon Peres'e de "bozuğunu atıp" toplantıyı terkedince içinizden "ulan helal olsun" demediniz mi?
Peki, gecenin köründe onu karşılamak üzere Yeşilköy'e koşan binlerce kişiyi görünce aklınızdan "hop ninnayı ninnayı, Kılıçdaroğlu aldı havayı" şeklinde bir türkü de mi geçmedi?
Hatta "AKP'ye oy vermeyecektim ama şimdi vereceğim" diye düşünenler de mi çıkmadı aranızdan?
Yalan söylüyorsunuz.
Bu yalan, George Bush'a ayakkabı fırlatan Arap gazeteciyi alkışlayıp şimdi de "Erdoğan yanlış yaptı" edebiyatına yatanların ikiyüzlü çıkarcılığını andırıyor...
Aydın Doğan'a daha iyi uşaklık edebilme kuyruğuna girenlerinki kadar zavallı bir tutum bu.
Türk, efelenmeyi sever. Efelenen başbakan da hoşuna gider.
Daha önce "masaya yumruğunu vurdu kalktı" balonlarını çok dinlemiş ama ilk kez gerçekten kalkıp giden bir başbakan görmüştür canlı yayında canlı canlı.
Çünkü Türk, büyük bir imparatorluk kurmuş ve altı yüz yıl da yönetmiştir.
En "ulusalcı" geçinenlerin bile aklına hemen yeni bir imparatorluk gelmesi, heveslerinin hemen bir Turan İmparatorluğu'na yönelmesi de bundandır. Aşağısı kurtarmaz!
"Misak-ı milli sınırları", herkesin bilinçaltında "geçici bir süre katlanılmak zorunda kalınan bir emrivakidir" bu ülkede...
Çünkü biz İsrail'e de, Irak'a da, Suriye'ye de, Mısır'a da, Lübnan'a da, Arabistan'a da, hatta Yunanistan'a da, Bulgaristan'a da, Kosova'ya da, Bosna'ya da "eski vilayetimiz" gözüyle bakarız... Çünkü öyledir!
İşte bunun için, bilinçaltımızda Kuzey Kıbrıs da "üç yüz yıl süren toprak kaybı sürecinden sonra hiç olmazsa azıcığını geri alabildiğimiz bir parçadır"...
İşte bu nedenle Kıbrıs'tan çekilmek istemeyiz, çünkü bize "vermek" gibi görünür.
İşte bu nedenle "İsrail'e ayar veren" bir başbakan da kahraman gibi karşılanır!
Arap dünyasının takdirleri de gururumuzu fena halde okşayacaktır... Çünkü herkes temelde Osmanlı olduğunu hatırlamaktadır! Biz de, onlar da...
İsrail ile ilişkilerimizin bozulması ya da bozulmaması da, "monşer kılıklı" üç beş emekli memurdan ve onların kafasında giden üç beş karta kaçmış gazeteci eskisinden başka kimsenin umurunda olmayacaktır kamuoyunda...
"İstanbul'u başkent yapmak istiyorlar" diye atıp tutanlar gizlice "ulan fena da olmaz ha" diyeceklerdir kendi kendilerine...
Biz istesek de istemesek de "Kasımpaşalı" gene kazanacaktır. Kılıçdaroğlu'na oy toplamak için takla atanlardan başkası da yırtık pabuçla çamurda gezmek gibi ucuz "popülizm" numaralarını yemeyecektir.
Çünkü burası İstanbul'dur, bozkır değildir. Burada bin çeşit kertenkele vardır ama hiçbirinin ruhu kalorifer dumanı kokmaz.