Yumurtaya "iade-i itibar" edilecekmiş... Hadi ilerici arkadaşlar şimdi de "Osmanlıca konuşma, anlaşılmaz ifadeler kullanma" desinler de kalayı basayım...
Çünkü efendim, uzun süredir "kolesterol yapıyor" diye tu kaka edilen yumurtanın aslında çok faydalı olduğu anlaşılmış! Yumurta meğerse "kötü" kolesterolu değil, "iyi" kolesterolu artırıyormuş, bir profesör çıkmış "haftada üç dört tane yiyin" diyor.
Sağol be! Sen söylemesen yemeyecektik...
(Lafın burasına "benim emekçi halkımın yumurta almaya parası var mı bakalım" unsurunu sokuşturacaksın ki yazı sosyal içerikli olsun, hem de hükümete uyuzluk edesin.)
Bakalım, o dünyanın "yeşili en güzel" ama en yavan, en tatsız tuzsuz, en lezzetsiz bitkisi "brokoli"den ne zaman vazgeçecekler? Bir ressam için heyecan verici olan brokoli bir obur olarak beni hiç açmıyor.
Kremalı çorbası neyse ne de, haşlanmış brokoli... Kıymalı, sade yağlı, hafif kırmızı biberli karnıbahar neyse ne de, yoğurtlu salatası... Bana uymaz.
Bendeniz zararlı yemekleri severim. Sonucu, yukarıdaki fotoğrafıma bakarak öğrenebilirsiniz.
Zaten hayatta güzel olan ne varsa ya sağlığa zararlıdır ya da ahlâka aykırı...
Yaşımız ilerledi, ikinci bölüme artık güç yetiremiyoruz, birinci bölüme ağırlık verdik.
Dolayısıyla, "kusura bakma aziz milletim, brokoli bir halta yaramıyormuş" açıklamasının yapılacağı günü dört gözle bekliyorum!
"Omega 3" ve "antioksidan" gibi laflar pek moda ya şimdilerde... Bilen bilmeyen beslenme uzmanı kesildi. İşin ilginç yanı, başta rahmetli dostum Tuğrul Şavkay olmak üzere beslenme uzmanlarının hepsi benden şişman.
Bu sektörde de ayırımcılık var, örneğin kadın milleti daha ziyade "selenyuma" düşkündür, çünkü gençlik ve güzellik sağlıyormuş.
Dönem dönem böyle birtakım gıdalar öne çıkarlar, bazı gıdalar gözden düşerler.
Herkes kendi bildiğini kendi bildiği gibi yemeyi sürdürür tabii de, bu tür haberler hem gazetelerin sağlık sayfalarına dolgu malzemesi, hem de bazı doktorlara reklam kapısı oluyor.
Öyle ya, her Allah'ın günü "sigara kanser yapıyor" teranesiyle yürümez ki bu iş... Yenilik gerek.
Kimi zaman fındığı öne çıkaracaksın, kimi zaman kuru kayısıyı...
Doktor da yolunu bulacak, fındık fıstık üreticisi de.
Daha olmadı, işin içine cinsel boyut da katacaksın: "Hani aganigi maganigi..."
Türkçe konuşup "çükünüzü kaldırır" demediğin için buna RTÜK de ağzını açamaz.
Maamaafih (bugünlerde gıcıklığım üzerimde, işte bir Osmanlıca kelime daha kullandım), bendeniz fıstık ezmesiyle bal karışımının turistlere "Turkish Viagra" adıyla pazarlandığını da gözledim. Domuz gibi de anlıyorlardı hergeleler, kıkır kıkır gülüyorlardı...
Bendeniz bir de doktorun "ne yersen ye" diyen cinsini severim.
Yani beni Türk doktorlarına emanet ediniz ama kafa dengi olanlarına... Zaten istikbal de göklerdedir.
Evet saçmaladım, ama bugün pazar. Daha da beterleri, pazar günleri muntazaman karısını ve köpeğini anlatan üçüncü sayfa güzelleri de var, isterseniz onlara takılınız. Onlar Osmanlıca da kullanmazlar, oylarını da Deniz Baykal'a verirler, kilo da almazlar, ne güzel.