Geçen gün, kendini "amiral gemisi" olarak tanıtan köhne takanın kaptanı, Akşam Gazetesi'nin kapanmak üzere olduğunu yazıyordu.
Bu adamın deyimiyle biz de "batakta" olduğumuz için bayramda ikramiye aldık çok şükür, demek ki iyice batsak vallahi köşeyi döneceğiz!
Şimdi okudum, Taraf Gazetesi de bir süredir maaş ödeyemiyormuş.
Akşam'da ancak yedi yüz elli lirası ödenebilen ekim maaşlarının üstünün belki bu ay verileceğine dair bir söylenti çıkmış, çalışanlar çok sevinmişler... Kasım maaşından hiç mi hiç haber yokmuş. Umut gerçekten fakirin ekmeği oldu çıktı.
Bir yandan da harıl harıl adam kovuluyor, bu gibi durumlarda ilk akla gelen işlemdir.
CNN Türk ve Skytürk televizyonlarında da kapının önüne konulanlar gırla...
Türkiye'de toplam maliyetler içinde işçiliğin payı yüzde 5 dolaylarındadır ama ilk tasarruf tedbiri işçi çıkarmak olur.
Çıkarılmaktan kurtulanlar ya boğaz tokluğuna çalışmak ve "hallerine şükretmek" durumundadırlar, ya da müdürün dahiyane buluşu olan "hiç para almadan çalışmayı sürdürün" önerisine boyun eğmek... Kendini göz göre göre eşek yerine koydurmak...
Yok, ben "adamları sürünürken herif viski içiyor" gibi bir basitlik etmeyeceğim.
Bu, altmışlı yıllar çemişlerinin "halk Birinci sigarası içiyor, biz de onu içelim" ucuzluğuna düşmek olurdu.
Fakat, sol sol diye atıp tutmayı pek sevenlere, gerçekten de sol diye bir kavram olduğunu hatırlatacağım.
Birtakım basın utanmazlarının sol diye sattıkları bir parti var, CHP...
Onun bir de yavrusu var, DSP... İrili ufaklı birileri daha var, SHP, TKP, şu bu... Bir de "mahkemelik" parti var, İşçi Partisi...
Hiçbirinden hiçkimsenin ağzından, sömürülüp ezildikten sonra bir de tekme vurulan "basın emekçileriyle" ilgili tek cümle duymadık.
Hiçbir basın ve yayın organına sokulmayan, girmeyi beceremeyen özürlü ve göstermelik bir sendikamız var, onu geçtik de... Emeklilere çay içip bizleri çekiştirme ortamı sağlayan bir de "cemiyetimiz" var, onu da geçtik...
Hiçkimse mi ağzını açmayacak, hiçkimse mi bir şey demeyecek?
Yeri göğü birbirine katacak, patrona ve yöneticilere dünyayı dar edecek, emekçiye sahip çıkacak arslan solcular neredeler?
Yoksa, yetmişli yılların ünlü bir televizyon reklamında denildiği gibi, Çokoprens almaya mı gittiler?
Belki devrim yapacaklardır canım, o zaman herşeye sihirli bir değnek dokunacak, herşey kendiliğinden düzelecektir.
Şimdilik, mart ayı geliyor, "belediye rantından pay kapmaya çalışmak" gibi önemli girişimlerini sürdürsünler, işçi kıyımı yapan bazı basın soytarıları da hükümete zarar verebilmek amacıyla onlara çanak tutsunlar.
Ya da "Mustafa" filmine ve Can Dündar'a küfür etsinler, ilericilik sayılıyor!
Bu akşam evine ekmek götürmekte zorlanacak olan arkadaş, benim yıllardır kime niçin çattığımı şimdi azıcık olsun anlayabildin mi? Hani bana kızıyordun ya... "Sosyalizm" ile "nasyonal sosyalizm" arasındaki farkı da belki artık öğrenirsin. Sen öğrenmezsen, hayat öğretir.