Pakistan'ın "müstafi" devlet başkanı Perviz Müşerref, paşalıktan gelme bir adam... ( "Perwiz" yazıyorlar ama korktum, neme lazım, başıma dert almayayım!)
Perviz Paşa... Bir de Ziya Paşa vardı, hayır, bizim şair Ziya Paşa değil, Kenan Paşa'nın arkadaşı Pakistanlı Ziya Paşa... Ortak özellikleri, darbe yapmaları ve derin birer Emel Sayın hayranı olmalarıydı... (Kenan Paşa sonuçta "daha Batılı" olduğu için ayrıca Dalida'yı da severdi.)
Dost ve kardeş Pakistan, Türkiye'de bundan fazla da pek bilinmez. Halkımız pek pek merhum Zülfikâr Ali Butto'yu hatırlar, bir de, merhume Benazir Butto'yu... Babası asılmış, kızı vurulmuştu.
Şimdi de, Müşerref'in iktidardan niçin düştüğü ve Pakistan'ın ne olacağı, birkaç dış politika yazarından başka kimseyi ilgilendirmiyor (onları da hariciyeciler okuyorlar zaten)...
Dost ve kardeş, bu kadar umurumuzdadır.
Fakat Müşerref'e "sempatimiz" vardır, çünkü yedi yıl Türkiye'de (Ankara'da) yaşamıştır, bülbül gibi Türkçe konuşmaktadır ve de sıkı bir Beşiktaş taraftarıdır!
Karaçi'yi terk edeceği, ya Suudi Arabistan'a ya da Türkiye'ye yerleşeceği söyleniyor (hükümet sözcüsü Cemil Çiçek yalanladı ama belli olmaz...)
Herhalde "çarşı Müşerref'e karşı" değildir.
Benim eski eve, Şehit Asım Caddesi'ne yerleşse ne hoşuma giderdi... Çayını içmeye uğrar, ona oraların elli yıl önceki havasını, dondurmacı Hüseyin Efendi'yi, gazeteci Sabit Efendi'yi, tenekeci Artin'i, manifaturacı Müfit'i, tekel bayii Hulusi Bey ile Nezahat Hanım'ı, sarhoş gazete bayii Rafet'i, amigolar çetesinin reisi manav Kafa Sabahattin'i anlatırdım (çarşı çetesinin "prototipi", ağababası)...
Paşaya burada iş de buldum: Aslında kulübe bir el atıp Demirören'in yerine geçse fena olmaz ya, nemize lazım, kartalların iç işlerine karışmayalım.
Fakat Büyükada'ya yerleşeceği söyleniyor.
Troçki gibi...
Onun gibi dil sorunu yaşamayacaktır, fakat Müslüman adam, içki içmiyor, adaların meyhane keyfinden uzak kalacaktır. Troçki gibi, birlikte balığa çıkacakları Haralambos adında bir arkadaşı da olmayacaktır.
Bu iş adalı emlakçılara yarayacak, ölü eşek fiyatına sunulan ve fakat bir türlü ne alıcı ne de kiracı bulunan ada gayrımenkulleri piyasasında belki küçük bir kıpırdanma doğacaktır.
Lakin... Milto'da iskeleye karşı rakı içmeyince ben ona Büyükada'da yaşamak mı derim?
Ve de merak ederim: Bizim diktatörler niçin iktidardan düşünce bir yerlere gitmezler yahu?
Güney Vietnamlı General Cao Ky gidip California eyaletinde bar açmıştı örneğin...
Papadopoulos, Gizikis, Makarezos gibi, hayatlarını Korydallos damında tavla oynayarak ve tesbih çekerek bitirmiyorlar, tamam da...
Sonları Berlin'de Talat Paşa'ya, Tiflis'te Cemal Paşa'ya benzeseydi demedik... Ama, Girne'ye yerleşip mayo ve sandal kiralayan, bisiklete de bindiren bir Memduh Paşa... Kavala'da lokanta açmış ıslama köfte ve bol sirkeli piyaz yapan bir Faruk Paşa... Zengin bir yabancı işadamının uçağına özel pilot yazılmış bir Muhsin Paşa... Ne ilginç olurdu!
Kenan Paşa'ya uygun bir iş bulamadım. Adolf Hitler, gençliğinde, Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'nin giriş sınavında "senden ressam messam olmaz" diye çaktırılınca, hayatını kazanmak için duvar boyacılığı yapmıştı. Bertolt Brecht de kendisiyle "badanacı" diye dalga geçerdi hani...