Geçen hafta gazetecilere bir açıklama yapan İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin "Çin ve Rusya olmadan da hareket edeceği"ni söylemesi kafalarda soru işareti yarattı. Hague'ın bu sözleri iki kez BMGK'ya getirilen ve Rusya ve Çin tarafından veto edilen karar tasarılarından farklı olarak neler yapılabileceği sorularını da gündeme taşımış oldu.
Ne yazık ki, uluslararası tartışmalara nazaran bu konu ulusal basında pek ilgi çekmiyor.
Moskova ve Pekin'in muhalefeti ortadayken Birleşmiş Milletler Suriye'ye insani amaçlarla yapılacak bir askeri müdahalenin önünü açabilir mi? Bunun yanıtı kısaca evet. Geçmişe dönelim.
1950 yılının başlarında Komünist Kore ile "Özgür Kore" arasında çıkan savaşta saldırgan Kuzey'in BM tarafından kınanması ve daha sonra askeri olarak tehdit edilmesi için gereken karar BMGK'dan SSCB'nin muhalefeti yüzünden çıkarılamadı. ABD'nin defalarca hazırladığı tasarılar bir bir veto edildi. (BMGK kararı ancak SSCB'nin katılmadığı toplantılar sırasında alınabilecekti. Güvenlik Konseyi 82 ve 83 numaralı kararlar)
Bunun üzerine ABD'nin öncülüğünde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda hazırlanan bir kararla, "Güvenlik Konseyi'nin tıkanıklık nedeniyle uluslar arası barış ve güvenliği sağlayamadığı durumlarda" görev BM Genel Kurulu'na da verildi.
"Barış İçin Birlik" (United for Peace Resolution) adlı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 377 numaralı kararda BM Genel Kurulu'na mealen şu yetkiler verildi:
"Güvenlik Konseyi daimi üyelerin muhalefeti nedeniyle uluslar arası güvenliği sürdüremezse, barışın bozulması veya barışa karşı bir saldırı gerçekleşirse, Genel Kurul konuyu acilen gündemine alır ve üye devletlere gerekli tavsiyeleri verir. Bu tavsiyeler içerisinde uluslar arası barış ve güvenliği sürdürülmesi ve tesis edilmesi için gerekirse kolektif silahlı güç kullanımı da bulunabilir. "
Bu kararla birlikte BM Genel Kurulu'nda toplanacak "acil durum özel oturumu" sayesinde Suriye'ye uluslar arası müdahale için gereken meşruiyet sağlanabilir, aynı zamanda Genel Kurul gerek görürse bir barış gücü de oluşturabilir. Pratikte bu yetkinin BMGK'nın sahip olduğu yetkiden neredeyse bir farkı bulunmuyor. Fakat bu yetki bugüne kadar hiç kullanılmadı.
"Koruma Sorumluluğu" seçeneği
BM içerisinde Suriye'ye olası bir müdahalenin meşruiyetini sağlayacak diğer seçenek ise Koruma Sorumluluğu ilkesi. (Responsibility to Protect)
2005 yılında Uluslar arası Ceza Mahkemesi'ni tesis eden Roma Statüsü içerisinde soykırım, etnik temizlik, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenmiş suçlarda her devletin kendi halkını koruma hakkı bulunduğu fakat bunun sağlanamaması durumunda uluslar arası toplumun sorumluluk sahibi olduğu belirtiliyor.
Suriye'nin barışçıl çözümleri geçiştirmesi, ölü sayısının her geçen gün artması ve uluslar arası toplumun hareketsizliği ortadayken Roma anlaşması ile yetkilendirilen BM Genel Kurulu da söz konusu insani yahut askeri müdahaleyi gerçekleştirmek için yine tavsiye kararı verebilir. Çünkü aynı anlaşmanın 139. maddesi BM Güvenlik Konseyi yanında BM Genel Kurulu'na da bu fiiller ile ilgilenme yetkisi veriyor.
BM Güvenlik Konseyi'nin Libya'ya müdahalesini sağlayan 1973 numaralı kararı da bu ilkeye dayanarak hazırlanmıştı.
Müdahale için BM kararı da olmayabilir
Öte yandan 1999 yılının Mart ve Haziran aylarında NATO'nun Kosova'ya yaptığı müdahale, BM'den herhangi bir çağrı gelmeden gerçekleştirilmişti. O yıllarda NATO kendisini "uluslar arası insani durumun aciliyeti" nedeniyle operasyonun gerçekleştirildiğini söyleyerek savunmuştu. Müdahale öncesi BM Güvenlik Konseyi'nin tüm taraflara yönelik hazırladığı "ateşkes" çağrısını içeren 1199 numaralı karar bulunuyor. (BM'nin uyguladığı Silah Ambargosu ise bir askeri müdahale için temel teşkil etmiyordu.)
Meşruiyet sağlanır fakat müdahale edecek taraf yok
Rusya'nın Suriye'ye müdahaleyi içeren bu tür bir karar sonrası takınacağı tavrın ise askeri bir karşılığı olmayacak. Fakat Suriye'de sorun uluslar arası hukukun müdahaleci devletlere sağlayacağı meşruiyet değil, müdahale için cesaretli devlet bulunamaması.
ABD Kasım ayındaki seçimlere kadar "biz yokuz"u oynayacak, İngiltere her zamanki gibi ABD'yi bekleyecek, Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande ise bu tür cesaretli bir kararı tek başına alabilecek güçte değil. Bir jeti düşürülen Türkiye BM Şartı'na göre "kendini savunma" gayesiyle Suriye'ye bir müdahalede bulunabilir. (Açıkçası bunun için Suriye'nin bir Türk jetini düşürmesi de gerekmiyor. Diğer pek çok örnek sınırdaki çatışmaları bahane ederek Türkiye'nin Suriye'ye müdahalede bulunabileceğini gösteriyor.)
Türkiye hükümeti tek başına bir maceraya sürüklenmek istemediği için NATO'yu zorluyor. NATO ise ABD'nin işaretine bakıyor.
En azından Sonbahar'a kadar BM Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın oynadığı tiyatroyu seyretmek zorundayız... Sonra kimsenin uluslar arası meşruiyet arayacağını sanmıyorum. Çünkü vicdanlarda yeterince meşruiyet var.
ragip.soylu@sabah.com.tr
@ragipsoylu