Geçen günlerde Amerikalı gazeteci Henri Barkey, ABD'de kimsenin 17-25 Aralık operasyonlarının darbe olduğunu inanmadığını, hatta bu iddialara bıyık altından güldüğünü söylemiş Taraf gazetesine verdiği röportajda. Taraf gazetesi ki, hükümete yönelik en akıl almaz uydurma haberleri gazetecilik adı altında manşetlerine taşıdı bu güne kadar. Barkey'e gülmesi için bu gazetedeki bir başka röportajı da aktarayım. Ayhan Aktar adlı bir profesör, ülkede artan bonzai türü uyuşturucu kullanımını şöyle açıklıyordu o röportajda: "Kabataş-Üsküdar motorların çalışması yasaklandı. Ben 1970'lerde öğrenciyken motorlar sabaha kadar çalışırdı. Kamu idaresi diyor ki sen Beyoğlu'na gideceksen en geç 01.00'de eve dön. Bunlar çok ufak numaralar..." Aktar'a göre iktidar böyle ufak numaralarla gençlerin alkol kullanmasının önüne geçmeye çalışıyor ve gençler de daha ucuz olan bonzai uyuşturucusuna yöneliyor.
İşte bizler de bir haftadır Türkiye'de Barkey ve Aktar'ın bu sözlerine gülüyoruz. Çünkü 17-25 Aralık darbe girişimlerini ciddiye aldık. Türkiye yolsuzluk ambalajına sarılmış bir darbenin eşiğinden döndü. Barkey'in bunu bilmemesi imkansız ama merak eden Amerikalılar paralel örgüt hakkındaki kanıtları Türk hükümetinden edinebilirler. Zaten bunlar ABD'li yetkililere de teslim edildi.
ABD veya bir Avrupa ülkesinde bürokrasi içine yerleşmiş bir örgüt darbeye kalkışmadığı için Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu anlamakta zorlanabilirler, ki bunu anlıyoruz. Ama eğer ihtiyaçları sadece eğlenmek değil, Türkiye'yi ve dünyayı doğru anlamaksa, olaylara biraz daha yakından bakmaları ve önyargılarını biraz kırmaya çalışmaları tavsiye edilebilir. Her toplum yolsuzluklara karşı son derece duyarlıdır. Türkiye toplumu da, AK Parti tabanı da öyle. Kimsenin bilmediği, ilgileri olmadığı kişilere kefil olmak gibi bir isteği yok. Ancak Türkiye halkı, 17-25 Aralık operasyonlarının sıradan bir yolsuzluk soruşturması olduğuna ikna olmadı. Bu nedenle 30 Mart yerel ve 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'a rekor derecede bir oyla destek oldu.
Çünkü ,iddialar doğru olsa bile, yolsuzluk en gelişkin demokrasilerde bile olabilir, ama darbe ve paralel yapı türünden yargı vesayetleri demokrasilerde olmaz. Kamuoyu bir tercihe zorlandığında, iddia boyutundaki yolsuzluklar yerine, vesayet darbesi iddialarını daha gerçekçi ve tehlikeli buldu. 25 Aralık dosyası, yani Erdoğan'ın oğlu, karısı ve 30 dev şirketin yöneticilerinin hedef alındığı bölüm savcılığın takipsizlik kararına uğradı. 17 Aralık ile ilgili bölüm ise iddianameye dönüştü. Bu da önemli bir nokta. Çünkü 25 Aralık tamamen siyasi bir operasyondu, Erdoğan'ı bir anda çökertmek için planlanmıştı. Bu dosyaya sonradan bakan yeni savcılar hayretlerini gizleyemediler.
Bugün hakim ve savcıların görev, yetki ve sorumlulukları ile ilgili konuları düzenleyen idari yargı birimi olan HSYK; hala bu yapının kontrolünde ve 12 Ekim'deki seçimler ülkede en az cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar kritik görülüyor. Bunu Amerikalıların anlaması beklenemez, çünkü Türkiye'de yargı ideolojik bir aygıttır ve son reformların arkasına gizlenen paralel yapı bu ideolojik aygıtı devralmaya kalkışmıştır.
Yıllardır Türkiye'de görev yapan, Türkiye'yi gayet iyi tanıyan Henri Barkey'in Ak Parti hükümetine karşı olumsuz yargıları olabilir. Bunların bir kısmı doğru da olabilir. Ancak bu durum nesnelliği zedelememelidir.Yoksa Ayhan Aktar'ın ve nicelerinin Türkiye'de hiçbir inandırıcılığı kalmaz ve kendisine sadece gülünür. Bu da gülünecek değil, hazin bir son olur.